Uzaklaşan Kalpler
Uzaklaşan Kalpler
Öfkeli bir ruh hâlinin, kişinin kendisine verdiği zarar kadar, çevresindekileriyle iletişiminde de etkisi bulunuyor. Öfkeyle söylenmiş sözler, sonrasında telafisi mümkün olmayan kırgınlıklara, kişiler arasında uçurumların oluşmasına neden olabiliyor.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) öfke kontrolünde bizlere güzel tavsiyelerde bulunmuştur. Öfkelenen kişinin abdest almasını yahut durumunu değiştirme- sini, ayakta ise oturmasını, oturuyor ise kalkmasını öğütlemiştir.
Bir Alim de öğrencileri ile gezinirken nehir kenarın da birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp, “insanlar neden birbirine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.
Öğrencilerden biri, “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden sesimizi yükseltiriz? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur?
-Birbirleri- ne bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır.
Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur?
-Artık normal sesle bile konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri bir birlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.
Alim, öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”
Bir Alimin sözleriyle gözlerimizde canlanan tablonun, yaşamdaki aksi ne kadar da üzücüdür. Anlık öfkelere yenik düşülerek söylenen incitici sözler, sevgiyle fısıldanan kelamın yerine konu komşunun bile duyabileceği bağırmalar, hakaret ve nefret ifadeleri…
Böyle bir anın tanığı olmak bile kişide üzüntü meydana getirirken; bu anın bir parçası olmak bütünüyle mutsuzluk kaynağıdır. Kişinin en yakınındaki insanlar; eş, anne baba, evlat, akraba, dost ve komşularıdır.
Bu birincil ilişkide öfkesini kontrol edemeyen, kendisini, sözlerini dizginleyemeyen, aklına gelen her ifadeyi düşüncesizce sarf eden birinin, kırdığı gönülleri tamir edebilmesi de çok kolay değildir.
Yüreklerdeki sevgi ve muhabbeti ihdas eden Yüce Allah, bu sevgiyi ortadan kaldıracak davranışları da yasaklamıştır. İşte bu sebeple de seslerimiz yükseldi mi kalplerin mesafesini kapatmanın başka yolları aranmalı.
Öfkemizle yıktığımız gönüllerin, kırdığımız kalplerin günahının, Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günah olduğu unutulmamalıdır.
|