Masal…
Eskiden büyüklerimiz biz çocukları etrafına dizer, o kadar güzel masallar anlatırlardı ki...
Ben de onları hatırlayıp, dinlediğim bir masalı satırlara dökmeyi denedim...
Umarım okurken sıkılmazsınız, buyurun masala...
Masal…
Toplanın başıma gelin çocuklar
Bir masal anlatsam dinler misiniz?
Büyüyüp de hâlâ çocuk kalanlar
Sonuna dek beni dinler misiniz?
Evvel zamanlarda geçiyor masal
Kalbur samanlarda deniyor misal
Masallar içinde masal var timsal
Kulakları açıp dinler misiniz?
Tellallık yaparmış o an develer
Usta berber imiş küçük pireler
Anayı sallarmış küçük bebeler
Hayal edip beni dinler misiniz?
Yaz günü patika keçi yolunda
Bir genç kız yürürmüş sepet kolunda
Yemyeşil ağaçlar sağ ve solunda
Sessizliği anlar dinler misiniz?
Yolunu kaybeder nasılsa birden
Hava kararınca gitse nereden?
Bir yudum su içer akan dereden
Derenin sesini dinler misiniz?
Suyu içer amma düşer bayılır
Güzelliği kalmaz çirkin sayılır
Kurbağalar ondan güzel anılır
Kurbağa dilini anlar mısınız?
Uyanınca bakar, hava karanlık
Uzaktan ses gelir duyar bir anlık
Kaybolup sepeti yırtılmış önlük
Genç kızın halini anlar mısınız?
Saçların örgüsü dağılır biraz
Sese doğru yürür usulca biraz
Kahkahaya döner başlar itiraz
İrkilen genç kızı kollar mısınız?
Meğerse ormanda devler yaşarmış
Her gece o devler cüce avlarmış
Dereye her gece bir su katarmış
Su içinde zehri anlar mısınız?
Cüceler içince bir yudum suyu
Benliği yok olur değişir huyu
Cüceyle doluymuş evdeki kuyu
Kuyuyu fark edip ünler misiniz?
Genç kız da içince derede suyu
Güzelliği gitmiş, dururken huyu
Gayet muntazamca durur beş duyu
İnsanlıktan çıkmış anlar mısınız?
Kafası yerinde çalışıyormuş
Devlerin sesinden her şeyi duymuş
Cücelere yardım, kafaya koymuş
Güç kuvvet yerinde bilmez misiniz?
O anda yanında olmuş çıtırtı
Eliyle sus yapmış yapma gürültü
Bir cüceymiş o da bitmiş patırtı
Genç kızı susturmuş görmez misiniz?
Demiş ki; “ - Yardım et bana ne olur
Arkadaşlarıma yardımın olur
İki eli vursak sesi duyulur
Bir elden ses çıkmaz bilmez misiniz?
Karşı tepelerde yeşeren bir ot
Yaprağı kırmızı tamda dokuz kat
Şifa bulur koklayanlar sen de tat
Dermanlar orada gelmez misiniz?
Morarır yanılıp sökersen kökten
Daha da kök sürmez kurur en dipten
Tek bir tane zaten, muhtacız hepten
Devler kopartmadan varmaz mısınız?
Boyumuz küçük ya yetişmez kolum
Kendimden büyüğü tutamaz elim
Merdiven kurulmaz, o olsa çözüm
Dertlere dermanı bulmaz mısınız?
Önce sen bir uzan, kokla da düzel
Yüzünde lekeler olsun çok güzel
Ben omzuna çıkar, koklarım özel
İçime ferahlık salmaz mısınız?
Kırma beni haydi yardım et bana
Devler bulur ise ot bitmez daha
Gece bitti artık döner sabaha
Gün doğmadan ota varmaz mısınız?”
“-Tamam, haydi durma sen yolu göster
Her müşkül naz eder çözülmek ister
Bu devler çok olmuş isterler astar
Yüz buldukça azmış görmez misiniz?”
İkisi sessizce düşmüşler yola
Cüce önden gitmiş vermeden mola
Epeyce yolculuk yorgunluk caba
Yorgunluk ne demek bilmez misiniz?
Derken bir tepenin dibinde durup
“-İşte…” Demiş cüce dizine vurup
İki kafadarca bir plan kurup
Plansız iş olmaz bilmez misiniz?
Genç kıza yordamı yolu öğretmiş
Koklanacak otu ona göstermiş
Nasıl koklamalı onu belletmiş
Bilmemek ne demek bilmez misiniz?
Alelade otmuş öyle görünmüş
Koklayınca güzelliğe bürünmüş
Çirkinlik ateşin orda söndürmüş
Dünya güzeliymiş görmez misiniz?
Cüce baka kalmış kızın yüzüne
Gözleri sevinçten dönmüş hüzün’e
Gözyaşları akmış küçük yüzüne
Bir mendil uzatıp silmez misiniz?
Genç kız demiş “-Yapma vefakâr dostum
Kokla şu otu da muradın olsun
Seni üzmek değil inan ki kastım…”
Böyle bir cüceyi sevmez misiniz?
Kaldırmış cüceyi omzuna almış
O otun kokusu burnuna dolmuş
O anda büyümüş kocaman olmuş
Genç kız tutamamış gülmez misiniz?
Genç kız bakmış hayret etmiş gözleri
Anlatmaktan aciz kalmış sözleri
Utançtan kızarmış güzel yüzleri
Elma yanakları görmez misiniz?
Yakışıklı bir genç, hem de heybetli
Dağları aşacak kadar kuvvetli
Bir yumrukta yere serer devleri
Böylesiyle yola düşmez misiniz?
“-Utanma ve korkma..” demiş genç kıza
“-Ben prenstim amma geçirdim kaza
Dev cadısı beni attı sonsuza
Cadının şerrinden korkmaz mısınız?
Cücelerin hepsi inan ben gibi
O cadı küçültüp bağlıyor ipi
Herkeste akıbet kuyunun dibi
Kuyuda kimler var görmez misiniz?
Onların hepsine işkence eder
Gücü yetsin diye küçücük eder
Zavallılar cüceliğe meyleder
Güçsüz kimseleri ezmez misiniz?
Fakat cücelerden bilge birisi
Aklı kaybolmamış küçük gerisi
Bu otu söyledi “o” dur çaresi
Çarenin peşine düşmez misiniz?
Ben otu buldum da yetişemedim
Koklayıp kokuyu eyleyemedim
Sen geldin ya artık yine prensim
Bir prense yardım etmez misiniz?.”
Genç kız çaresizce dinledi onu
Merak etti nere varacak sonu
Artık savaşmaya gelmişti konu
Savaşın içinde yitmez misiniz?
Prens öncesinde bir silah yaptı
Okları devlere uzaktan attı
Devler yok oldukça sevince battı
Kaybolan her dev’e gülmez misiniz?
Öyle nişanladı yaptığı oku
Gözlerinden vurdu yok oldu doku
Her ölen dev saldı etrafa koku
Pis kokudan daim kaçmaz mısınız?
Hepsi ölmüş idi hariç lideri
Ne çıkar olsa da devler lideri
Bir kılıç çalımı oldu ederi
Baştanbaşa yarıp dilmez misiniz?
İnleyerek verdi acıyla canı
Kuyuyu doldurdu kapkara kanı
Cüceler yüzerek kurtardı canı
Can nasıl tatlıdır bilmez misiniz?
Hep birlikte sonra dereye gidip
Yıkandılar üstten karayı atıp
Sonra hep birlikte o ota varıp
Yüzdeki sevinci görmez misiniz?
Tek tek kokladılar omuza çıkıp
Normale döndüler büyüyü bozup
Sarıldılar hepsi neşeye dalıp
Sevinçten ağlayıp gülmez misiniz?
Hepsi birden neşelere gark oldu
Ortalık sevinçten sevince doldu
Genç kız o arada hüzün’e daldı
Yüzündeki hüznü görmez misiniz?
Genç prens dedi ki dönüp genç kıza
“-Prensesim sen ol, gel göster rıza
Düğünümüz olsun hemen bu yaza
Benimle her yere gelmez misiniz?”
Damla damla yaşlar aktı gözünden
Koştu kucakladı tuttu elinden
Prens sarmaladı kızı belinden
Mutluluk tablosu çizmez misiniz?
Hep birlikte coşup dağdan indiler
Kuytularda saklı ata bindiler
Prensin ülkesine dek sürdüler
Kalplerde heyecan görmez misiniz?
Babası sevinçten döndü deliye
Görünce oğlunu büyük hediye
Genç kızı görünce sordu “-Kim?” diye
“-Gelinin olacak dinler misiniz?”
Prens anlattıkça doldu gözleri
“-Oğlum ve gelinim..” oldu sözleri
“-Kral kraliçe ettim sizleri
Mutluluk bu demek bilmez misiniz?
Bıraktım tacımı tahtımı size
Torun sevgisini tattırın bize
İnsanın sevgisi düşmüşken öze
Zaten yorgun düştüm görmez misiniz?”
Kırk gün kırk gecelik düğün edildi
Her dosta düşmana haber verildi
Böylelikle mutlu sona gelindi
Murada erildi ermez misiniz?
En sonunda derler murada onlar
Erip kerevete çıkalım bizler
Canları sağ olsun okuyan sizler
Dillerim yoruldu anlar mısınız?
Üç elma düşer ya her zaman gökten
Anlatana gider birisi hepten
Dinleyenlere de düşer nasipten
Nasipsize düşmez inler misiniz?
Ya yazana ne var, var mı teşekkür?
Kotarıp pişiren var mı teşekkür?
Bazen taşı deler pamuk teşekkür
Teşekkürü bana etmez misiniz?
Bir masal anlatsam dinler misiniz?
02.09.2011
Necati ŞİMŞEK
Ankara
________________
Hayatı ŞiiR lerle yaşarsanız, ŞiiR gibi yaşarsınız...
|