10 Eylül 2024, 16:46
|
#1
|
|
Bize Bu Yapılır mıydı?
Günlerden bir ekim sabahıydı. Hava soğuk ve kasvetli... İşe gittim ama her zaman ki sıkıcı ve yorucu insanoğlu ile ilgilenmek çok daha canımı sıkmıştı. Zaten Firuze'de tek satır söylemeden beni terk edip askerden yeni gelmiş yağız delikanlıya kaçmıştı. Canım patlayacak sandım, yanardağlar gibiydim. Ama dışım öyle hüsran, öyle sıkkındı. Sahile doğru koşar adımlarcasına yürüyor yürüyordum. "Ah be Firuze bize bu, daha doğrusu bana bu yapılır mıydı" diye de kendi kendimi yiyordum. Neyse ki o soğukta sahilin kenarındaki banka varmıştım. İçimdeki hüzün sanki beni kemiriyordu. Daha sonra usulca banka oturdum, çok sevdiğim Zeki Müren'den "elbet bir gün buluşacağız" şarkısını mırıldanırken gözlerimden gözyaşı değil de sanki kan damlıyordu. İçimi yakan, içimi burkan... Yine dedim içimden "ah be Firuze bize bu yapılır mıydı? "
Daha sonra havanın soğuğunun daha çok bedenimi sardığını hissettim. Paltoma iyice sarıldım. Tıpkı Firuze'nin bir zamanlar bana sarıldığı gibi... Baktım ki hala gözyaşlarım durmuyordu. Ama sanki için içine ağlıyordum. Sonra kalktım o banktan eve doğru usul usul yürüdüm.
Bir yandan da hafif hafif yağmur yağıyordu. Herkes birbiri yanına kaçıp sığınırken bense daha yavaş yürümeye, daha çok gözyaşı dökmeye başlamıştım. Sanki sevgim bana bu kadar ağır geliyordu. Sanki ayağıma prangalar takmıştı firuze... Sanki o prangalar benim daha yavaş yürümemin sebebiydi.
Ardından bir kafede o genç yağız delikanlı ile benim çocukluk sevdam olan Firuze'yi el ele diz dize gördüm. "ah" dedim. "Gidip şu çocuğu öfkeme yenip öldüreyim" ama sonra baktım ki o güzel gamzeli yüzüyle firuze çocuğa deli divane gibi bakıyordu. Ona gerçekten aşıktı... Sustum, sustum sırf onun hatırına sustum.
Zira zaten içimde patlıyordum. Ardından daha fazla bu beni kahreden görüntüye dayanamayıp eve doğru adım atarken yağmur daha da şiddetlenmişti. Öyle ki benim gönlüm ile bir çalışıyordu gökyüzü, sanki o da sevdiğinden ayrılmış gibi hüzünlüydü. Ardından eve vardığımda bedenimden çok gözlerim ıslak gibiydi, kalbim ıslaktı.
Sonra gözlerimi açtığımdaysa kolumdaki saate bakıp saatin öğle saatlerine geldiğini görmüştüm. İşe koştura koştura gittiğimdeyse patron benim yerime askerden yeni çıkmış çocukluk sevdamın yeni sevdası olan Firuze'nin yavuklusunu işe almıştı. Bir kere daha yıkıldım. Bir kere daha ağladım. Bir kere daha hüzün gemileri bana yaklaşmıştı. Sonra yine sahile gittim. Lakin hava kararmış, akşam olmuştu. Günümü nerede geçirdim, ne yedim, ne içtim bilmiyorum. Ama tek gözümün önünden geçen şey, o güzelim sırma saçlı Firuze'min çocuğa bakan gülüşüydü. Çünkü bana da öyle bakardı, eskiden...
Sonra baktım ki dizlerime kadar ıslanmışım, ardından iyice yanan kalbime doğru suya batıyordum. Ben, sanki göz yaşımdan bir göl olmuştu orada boğuluyor gibiydim. Ama oysa deniz karanlığında beni içine doğru çekiyordu. Sanki biraz da rahatlamış gibiydim. Bu soğuk su kalbimin yanışını söndürüyor gibiydi... Etrafta kimse yoktu. Ben daha fazla denize doğru ilerliyordum ve biliyor musun 30 yıldır deniz kenarında yaşıyorum ama bir kere bile yüzmemiştim. Eee haliyle yüzme de bilmiyordum. Sonra su iyice ağzıma doğru çıkmıştı. Ve kendimi o serin suya bıraktım. Tıpkı 20 yıllık sevdam olan Firuze'yi de elin oğluna bıraktığım gibi...
~ZehrAktaŞ
|
|
|