20 Haziran 2021, 02:57 | #1 |
12 Öfkeli Adam
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Peşin fikirler, muhakemesiz hükümlerdir.” (Voltaire) Yıl 1955 kozmopolit bir ülke olan Birleşik Devletlerde gettoların yaygınlaştığı ırkçılık ve ayrımcılıkların karşısında sivil haklar hareketlerinin kurulduğu bir dönem. Amerikalı yönetmen Sidney Lumet’nin televizyon dizilerinden sonra sinema dünyasına ilk adımını gerçekleştirdiği 1957 yılında, Reginald Rose imzalı bir tiyatro oyunu olan 12 Öfkeli Adam kronolojik olarak önce karşımıza bir televizyon oyunu hemen ardından tiyatro oyunu ve son dönüşümüyle yönetmenliğini Lumet’nin göğüslediği uzun metrajlı bir sinema filmi olarak çıktı. Yılların eskitemediği ve güncelliğini günümüzde hala devam ettiren film hem dönemin toplumsal yargılarına ışık tutarken hem de insani olarak kendimizi sorgulamamızı sağlıyor. Babasını öldürdüğü iddiasıyla ölüm cezası ile yargılanan Latin Amerikalı Genç (John Savoca) ve onun ile ilgili kararı verebilecek yetkiye sahip mahkemede jüri olarak görev yapan toplumun farklı kesimlerinden 12 insanın hikâyesi. Öfkeli olarak tanımlanan bu insanların arasından sadece bir jüri üyesi (Henry Fonda) oylama sırasında gencin suçsuz olabileceğini belirtir ve filmin sonuna kadar devam eden bir tartışma ortamının fitilini ateşler. Ahlakı, vicdani değerleri, önyargıları ve adalet sistemini sertçeeleştiren film aslında düşüncelerimizin manipülasyona ne kadar açık olduğunu, bize dayatılan fikirleri kimi zaman mutlak doğru olarak kabul ettiğimizi ve sınırlarımızı farkında olmadan başka insanlara göre belirlediğimizi gösteren bir başyapıt. Dönemin toplumsal ve politik izlerini içinde barındıran filmin sosyal mesaj amacı güden yapımlardan çok farklı bir havası var. Özellikle ele aldığı evrensel konular bakımından her bir karakterin ustalıkla işlenmiş rolleri ve oluşturdukları toplum modeli ile insana özgü niteliklerin hangi koşullarda nasıl şekillendiğini yansıtıyor. Böylelikle filmde oluşturulmuş tüm karakterlerde bir parça kendinizi buluyorsunuz. Yine Lumet’nin filmleriyle ilgili bir yorumu bunu özetleyecek biçimde; “Filmlerim izleyiciyi bir yönünü ya da kendi vicdanını incelemek için zorlar ve düşünceyi harekete geçirir.” Filmin bir tiyatro oyunu uyarlaması olmasının avantajını kullanan yönetmen akıcı ve sürükleyici bir havada geçen eserde kullanılan müzikleri minimum düzeyde tutarak gerçekçiliği daha fazla yakalamayı hedefliyor. Neredeyse tek bir mekânda geçmesinin yanı sıra düşük bir bütçeye sahip olan film günümüzde yüksek bütçeli klişe diyaloglarla donatılmış yapımlara, biraz ağır bir ifadeyle özgünlükten yoksun beceriksiz senarist ve yönetmenlere ders niteliği taşıyor. Geniş bir oyuncu kadrosuna sahip olan filmde oyuncuların her biri kendilerine düşen görevi fazlasıyla yerine getiriyor. Duygu değişimlerini, kararsızlıklarını, önyargılarını, korkularını, kibirlerini, asla değiştirilemeyecek olduğuna inandıkları sabit düşüncelerini seyirciye öyle güzel yansıtıyorlar ki kendinizi ya yargılanan gencin yerinde ya da genci yargılayan bu öfkeli insanların içinde hissediyorsunuz. Sanırım filmin başrol oyuncularından biri olan ve ana karakter olarak kabul edebileceğimiz jüri üyesi Davis (Henry Fonda) ile ilgili de konuşmam gerek. Topluluğun içindeki aykırı tek birey olan bu karakter her ne kadar ilk başta topluluk tarafından birbirlerinden aldıkları güç ile sindirilmeye çalışılsa da cesareti ve kararlılığıyla ilerleyen dakikalarda bir bireyin topluluk üstündeki etkisini gözler önüne seriyor. Davis şüpheci yaklaşımı ve sorgulayıcı tavırlarıyla diğer jüri üyelerinin önyargılarının altındaki gerçek sebebi ortaya çıkarırken aynı zamanda jüri üyelerinin öfkelerinin altındaki temel sebebe iniyor. Derin anlamlar barındıran diyaloglarıyla sinema tarihinde çok önemli bir yere sahip olan eser düşüncelerinizi yeniden şekillendirmede size fazlasıyla yardımcı olacaktır. Filmden bir replik; “Bir hiç olmak çok üzücüdür beyler. İnsanlar hep aranmak ister, dinlenmek ister bir kez de olsa önemli olmak ister.” Alıntı
________________
Düştüğüm her kuyudan mücadele ederek çıkmayı çocukken öğrendim. "Aslolan hayattır, hayat da BEŞİKTAŞ" [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
|
|
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
|
|