25 Eylül 2021, 11:10 | #1 |
Hidayet Nedir?
Sual: Hidayet nedir?
CEVAP Hidayet; Hakkı hak, batılı batıl olarak görüp doğru yola girmek, doğru yola iletmek, dalâletten ve batıl yoldan uzaklaşmak, iman etmek, Müslüman olmak, yol gösterici, Kur’an, tevhid gibi anlamlara gelir. Hidayet, doğru yolu gösterme, Allahü teâlânın razı olduğu yolda bulunma, cenab-ı Hakkın insanın kalbinden her sıkıntı ve darlığı çıkarıp, yerine rahatlık, genişlik verip, kendi emir ve yasaklarına uymada tam bir kolaylık ihsan etmesi ve kulun rızasını kendi kaza ve kaderine tâbi eylemesi demektir. İhtidanın manası da hidayete erme demektir, yani Müslüman olma, din olarak İslamiyet'i seçme. Aşağıdaki âyet meallerinde parantez içinde tefsirlerdeki manaları bildiriliyor: (Rabbimiz, her şeye bir özellik veren, sonra da hidayet eden [doğru yola eriştiren]dir.) [Taha 50] (Onların hepsini [İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u] emrimizle [vahyimizle] hidayeti [doğru yolu; İslamiyet’i] gösterecek imamlar [rehberler] kıldık, kendilerine hayırlı işler yapmayı, namazı doğru kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar [puta tapmazlardı] bize ibadet eden kimselerdi.) [Enbiya 73] (Allah, dilediğini doğru yola hidayet eder, iletir.) [Bekara 213] ([İman ederek] hidayeti kabul edenlerin [Müslümanların] hidayetlerini [doğru yoldaki başarılarını, İslamiyet’e uymalarını Allahü teâlâ] artırmış, onlara kötülükten sakınma çarelerini ilham etmiştir [açıklamıştır].) [Muhammed 17] (Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini hidayete [doğruluğa, İslamiyet’e] erdirir.) [Tegabün 11] (Altlarından ırmaklar akan cennet ehli, “Allah'a hamd olsun ki, bizi, hidayeti ile [Müslüman yaparak] buna kavuşturdu. Eğer Allahü teâlâ bize hidayet vermeseydi [Müslüman yapmasaydı], kendiliğimizden bu yolu bulamazdık” derler.) [Araf 43] (İman edip salih âmeller işleyenleri, Rableri, imanları sebebiyle altlarından ırmaklar akan nimeti bol Cennetlere hidayet eder [Cennetlere koyar].) [Yunus 9] (Ey Resulüm de ki; “Cebrail’e düşman olan, Allah’a düşmandır.” Çünkü o, Kur’anı, Allah’ın izniyle, kendinden önce gelen kitapları doğrulayıcı, bir hidayet [yol gösterici] ve müminler için müjdeci olarak senin kalbine indirmiştir.) [Bekara 97] (Biz, hidayeti [Kur’anı] dinleyince, Ona iman ettik.) [Cin 13] (Allah, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez [doğru yola iletmez].) [Maide 51] (Dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğine de hidayet eder [doğru yola, İslamiyet’e kavuşturur].) [Fatır 8] (Allah, dilediğine hidayet verir [İslamiyet’e ulaştırır], dilediğini dalalette bırakır.) [İbrahim 4] (İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet [doğru yolu gösterici rehber] ve rahmet olsun diye bu Kitabı sana indirdik.) [Nahl 64] (Allah’a likayı [kavuşmayı] inkâr edip de, hidayetten [doğru yol olan İslamiyet’ten] uzak kalanlar, elbette en büyük ziyana uğramış olacaklardır.) [Yunus 45] (Hidayet ancak Allah’ın hidayetidir [Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur].) [Bekara120] (İşte onlar, Allah'ın hidayet verdiği [İslamiyet’e kavuşturduğu] kimselerdir.) [Zümer 18] (Hidayete erenlerin [iman edenlerin, Müslüman olanların] Allah hidayetlerini [İslamiyet’e bağlılıklarını] artırır.) [Meryem 76, Muhammed 17] (Onları hidayete erdirir [imana kavuşturur].) [Muhammed 5] (Onlar hidayet [doğru yol] yerine dalaleti satın alanlardır.) [Bekara 175] (Allah, Resulünü, hidayet ve hak din, İslamiyet’le gönderdi. İslam dinini, diğer dinler üzerine üstün kıldı. [Muhammed aleyhisselamın hak] Peygamber olduğuna şahid olarak Allah yeter.) [Feth 28] Hidayeti kim verir? Sual: Bir ateist, Kur’an-ı kerimde birkaç yerde geçen, (Allah, dilediğini hidayete kavuşturur, dilediğini sapıklıkta bırakır) mealindeki âyetleri gösterip, (Bakın Tanrı, dilediğini Müslüman, dilediğini kâfir yapıyor. Sonra da, kâfiri cezalandırıyor. Olacak şey mi bu?) diyor. İşin doğrusu nedir? CEVAP Kur’an-ı kerimin âyetleri, birbirini açıklar. Sadece bir âyeti almak, cümlenin yarısını almak gibi yanlışlıklara sebep olur. Aynı hataya Cebriye fırkası da düşüyor. Bir hükûmet düşünün, kötüleri cezalandırıyor, iyilere mükâfat veriyor. Biri, kötüleri cezalandırdığını görüp (Bu hükûmet, hep ceza yağdırıyor) derse, doğru söylememiş olur. Bunun gibi, başka biri de, (Bu hükûmet, herkese ödül veriyor) derse o da yanlıştır. Kul hayır veya şer yapmayı ister, Allahü teâlâ da dilerse, kul irade-i cüz’iyyesiyle onu işler. Yoksa kimseye zorla hayır veya şer işletmez. Öyle olsa, şer işleyen kimse, (Falancaya hayır işlettin, bana niye şer işlettin?) der. Allahü teâlâ, kullarının iyilik mi, kötülük mü işleyeceklerini, cehennemlik mi, cennetlik mi olduklarını elbette bilir, bildiğini yazıyor. Yoksa yazdığı için kul, iyilik veya kötülük yapmak zorunda kalmıyor. Allahü teâlâ, ezelî ilmiyle, kullarının yapacakları işleri bilir. Eğer Allah, yarattıklarının ne yapacağını bilmezse, bilmeyenden ilah olamaz. İlahın her şeyi bilmesi, her şeye gücü yetmesi gerekir. Bilmeyen, gücü yetmeyen, muhtaç olan, ölebilen ilah olamaz. Cebriye fırkası da, (Allah her işi zorla yaptırır. İnsan kaderine mahkûmdur. Hiç kimse, işlediği günahtan mesul değildir) der. Bu, çok yanlıştır. Herkes yaptığından mesuldür. İyilik eden mükâfatını, kötülük eden cezasını görür. Kur’an-ı kerimde zerre kadar hayır ve şer işleyenin, karşılığını alacağı bildiriliyor. (Tekvir 14, Zilzal 7,8) -alıntı |
|
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
|
|