12 Nisan 2024, 02:41 | #1 |
Hızıra Söyle
Hızıra söyle
Bediüzzaman Said-i Nursi Emirdağ veya Afyon hapishanesi’nde yatarken, bir gece Konya’nın Ladik kasabasına Ahmed Ağa’nın yanına geldi. Ahmed Ağa’nın yanında o anda sadece oğlu Zekeriya vardı. Bediüzzaman tayy-i mekân ederek gelmişti. Ahmed Ağa’nın odasının eşiğinde, ellerindeki kelepçeyi ve ayaklarındaki zincirleri çözdü, içeri girdi: “- Bu çıksın, dedi, Zekeriya’dan ötürü, konuşacaklarım var…” Ahmed Ağa: “-Mahzuru yok kardeşim, yabancımız değildir, oda duysun …” dedi. Bediüzzaman: “-Ahmed Ağa, üstada – Hızıra – söyle, tahammülüm kalmadı, dedi. Ahmed Ağa: “-Olur, söyleyelim kardeşim Said” dedi. Bediüzzaman tekrar anında kelepçeyi ellerine zincirleri ayaklarına takarak geri döndü. Bir müddet sonra aynı şekilde Bediüzzaman yine geldi ve: “-Söyledin mi Ahmed Ağa?… Ne oldu netice?”, diye sordu. Ahmed Ağa: “- Söyledim kardeşim Said, söyledim” dedi. Bediüzzaman: “-Ne dedi Üstad? ” diye sordu. Ahmed Ağa: “-Sabretmeni söyledi” dedi. Bediüzzaman bu cevabı alınca, bu defa kapıdan değil, pencereden çıkıp gitti. Yine elleri kelepçeli, ayakları zincirli idi. Şimdi söyle bir sorulsa, hem tayy-i mekan edebiliyor, hapishaneye girip çıkabiliyor, kelepçelerini çözüp takıyor. Hemde hapishaneden çıkmak için Hazreti Hızır’dan yardım istiyor… Bu nasıl oluyor diye bir soru akla gelebilir. Evliyalar bu güce sahiptirler. o kuvvet ve o tasarruf ellerinde var ama, izin almadan kullanamazlar. İşte Bediüzzamanda o tasarruf kendisinde olduğu halde üstadı Hızır’dan izin almadan kullanamamıştır. Konu NaR tarafından (12 Nisan 2024 Saat 03:19 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
|
|