17 Temmuz 2024, 03:39 | #1 |
Dilime dolanan türkü
DİLİME DOLANAN TÜRKÜ
Otuz iki yıldır çözülmeyen bir türkü dolanmış dilime, yolda izde mırıldanırım, türkü listelerinde hep ilk sırada ve işte hikâyesi. Sekiz on kişi toplanmışız bir eve odaya, bırakmıyorlar ki uyuyayım, evsizlerin sığındığı sabahçı kahvehanesine dönüşmüş sanki ortam, tek farkı, çay niyetine habire şiir dayıyorlar bu evde. Tamamı itü mühendis tayfası, mimarlıktan bir kız var aralarında sadece, bir de ben, mektepsiz ve kitapsız ve öylesine bir adam işte, hiçbir yerden sessizce çıkıp gelen. Üç kitap dolanıyor elden ele. Cemal Süreya’ cılar ağırlıkta “bütün kara parçalarında, Afrika dahil” deyip kıtalar arası yürüyorlar ağır adımlarla. Sonra Turgut Uyar’ı sevenler karşıt bir yürüyüş başlatıyor, bu sahneyi bir yerlerden hatırlıyorum ama her neyse. İpin üstünde bir cambaz varmış, sonra bir duraktan göğe bakıyormuş, kim? Cambaz mı? Emin değilim, çünkü ipin üzerindeydi az önce, sevgileri filan da acıyormuş. Bak sevdim bu lafı, unutmayayım, “keşke yalnız bunun için sevseydim seni” diyerek başa dönüyoruz yine. Şu mimarlıkta okuyan kız, onun elinde de bir kitap, yaradana sığınıp atıyor kendini şiir tufanının ortasına. Edip Cansever’den okuyor,okuyor, okuyor, susuyor sonra, çekiliyor bir kenara. Bakıyor ve dinliyorum sadece, başka bir dünyaya düşmüş gibiyim sanki. İlk defa duyuyorum bu şairleri ve şiirleri. Sağanak bir yağış altında saçak altına sığınmış ürkek ve şaşkın serçe kuşları olur ya hani, o kuş benim işte, dinliyorum sadece. Hani söz bana düşse, Ahmed Arif “ otuz üç kurşun” diye başlayıp “vurun ulan vurun, ben kolay ölmem” dizeleriyle ön cepheden dalacağım kavganın tam da göbeğine. Düşmüyor, susuyorum. Sabah olmuş, birileri çıkıp gitmiş, üç kişi kalmışız sadece evde. Bende çıkarım birazdan, Beylerbeyi’ne doğru giderim, bayır sokağa. Çocukluğumun en güzel hatıraları, kocaman ahşap bir ev, bahçeden meyve ağaçlarının dalları uzanıyor balkona. Gece olduğunda, boğazdan geçen gemilerin ışıkları aydınlatıyor odaları. Yıkılmamışsa Küplüce ilkokuluna gider bakarım. Çamlıca tepesinin yanından, rıhtıma doğru yokuş aşağı salarım sonra kendimi. Balık yerim belki, rakı içerim boğaza karşı. On beş yıldır hayalini kurardım bu kavuşmanın, olmadı, uzadı zaman, ellerine geçirince öyle ha deyince bırakmıyorlarmış adamı. Bir şeyler unutmuş sanki kız, arıyor. Ayaklarını sürüyerek dolaşıyor salonda, geceden düşen şiirleri süpürüyor gibi sanki bir kuytuya. Bir kaset koyuyor sonra teybe, işte Otuz iki yıldır dilime dolanan o türkü ve hikayesi de böyle başlıyor. İlk kez dinliyorum, çok güzel sözleri var, tuhaf ve gizemli. Bitiyor, başa sarıyor tekrar kız. Tekrar, tekrar başa sarıyor. Telaşsız bir kız, sakin. Hep bir şeyleri unutmuş gibi arayan ve bulamayan, sonra tekrar kaseti başa saran. Sonra birden, çok doğal bir şey yapar gibi birden, hani şöyle saçlarını toparlar gibi mesela, gece kıyafetlerini çıkarıveriyor üzerinden, soyunuyor. Giyinip çıkmak için yani evden, birden. Atsam kendimi şimdi sokaklara, nereye varacağımı bilmeden yürüsem, kaçsam hiçbir yana bakmadan, kaçamıyorum. Türkü bitti galiba, sessizlik oldu birden, karardı ortalık, gece çöktü sanki gözlerime. Ellerimle oynuyorum utancımdan, ayaklarıma takılıyor sonra gözlerim ahh ayaklarım, ahh ..neler çektiniz siz. Kaçıncı firar girişiminiz bu, bu kaçıncı yakalanışınız, bastırılan ve engellenen. Gelip dikildi tepeme, rahatladım biraz, demek ki giyinmiş, çıkıyormuş. Birkaç adım geri çekilince, kaldırıyorum başımı, “görüşeceğiz” diyor, “görüşeceğiz”. Bir şey söylesem mi şimdi karar veremedim. Eskiden, “görüşürüz” filan denilirdi böylesi anlarda veya temenni etmenin en bıçkın hali “görüşelim” olurdu, en kabadayısı yani. Yok yok hayır, sesimi çıkarmayayım, artık ne anlama gelirse diye düşünmeden başımı sallayayım hafifçe, öyle yapıyorum. Örtülen kapının sesiyle bir serinlik çöktü sanki yüzüme, sanki bir el itekleyip kapatıverdi arka kapılarını cehennemin. Ben de çocukluğuma doğru yola çıkayım artık. Yoksa biraz daha mı beklesem, oyalansam mı? Şimdi bu kız unutmuştur yine bir şeyleri, dikiliyordur belki de sokak kapısının önünde, arıyordur. Gitmiş mi diye perdenin aralığından gizlice şöyle bir baksam mı ki? … Bakıyorum! ~Tamer Umut |
|
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
|
|