IRCForumu.ORG   çatla net
Goygoy


 
 
Seçenekler Stil
Alt 22 Kasım 2021, 13:46   #1
Kayıtlı Üye
CRown - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart Lenin sonuç değil o bir neden

Vizyonda seyirciyle buluşacak ‘Sen Ben Lenin’in yönetmeni Tufan Taştan, “Aslında Lenin, bir sonuç değil neden oluyor filmdeki dayanışmaya. Hikâyemiz Lenin ile başlayıp Ahmet Abi ile son buluyor” diyor.



Murat Tırpan

Sovyetler Birliği döneminde 90’lı yılların başında denize atılan ve 2008 yılında Akçakoca sahilinde kıyıya vuran Lenin büstünün hikâyesinden uyarlanan ve Tufan Taştan’ın yönettiği Sen Ben Lenin bu cuma vizyona giriyor.

Barış Falay, Hasibe Eren, Nur Sürer, Serdar Orçin, Serkan Keskin gibi oyunculardan oluşan kadrosunda ayrıca ülkemiz sinemasının önemli yönetmenlerinin de küçük sürpriz rolleri var. Küçük bir bütçeyle kotarılan ve içinde bulunduğumuz ortamda birlikte direnmeye dair bir çağrı yapan film prodüksiyon süreciyle de yönetmeninin deyişiyle tam bir dayanışma filmi. Yönetmen Taştan ile filmi konuştuk.

Filmi ortaya çıkarırken gerçek bir hikâyeden yola çıktınız. Hem ondan hem de vardığınız noktadan başlayalım mı?

Çok uzaktan gerçekle bir akrabalık ilişkimiz var aslında. Bizi harekete geçiren şey gerçeğin kendisi. Koca Lenin’in Sovyet kıyılarından denize atılan heykelinin Karadeniz’i aşarak Akçakoca’da kıyıya vurması ve belediyenin deposunda bekletilmesi bizi harekete geçirdi. Sonrasında sinemanın gücüyle eyleme geçerek heykeli kasaba meydanına diktirdik hatta üstüne birilerine çaldırıp bu filmi yazmaya başladık. Mesele her ne kadar Lenin gibi görünse de aslında kasabanın geçmişinde yaşanan bir olaya doğru ilerliyor. Bu olay da dolaylı olarak Lenin’in kendisiyle değil ama düşünceleriyle ilgili. Aslında Lenin, bir sonuç değil neden oluyor filmdeki dayanışmaya. Velhasıl hikâyemiz Lenin ile başlayıp Ahmet Abi ile son buluyor.

LENİN İLİŞKİLERİ DÜZLEMİNDE ÜÇGEN

Sen Ben Lenin isminde bir üçgen var. Sanki sen, ben, Lenin üçü bir arada olmalıymış gibi... Lenin’siz ben ve sen bir eksik sanırım.

Kesinlikle. Bu üçgeni hem filmin dışında; sen (izleyici), ben (yönetmen/yazar), Lenin (Lenin) olarak hem de filmin kendi içinde birbirinden farklı şekillerde tanımlamaya çalıştık. Örneğin; Meryem-Ümit-Lenin, İdil-Fikret-Lenin, Şinasi-Gül Ana-Lenin, Aziz-İffet-Lenin, Malik-Aksoy-Lenin, Ufuk-Erol-Lenin, Kasaba-Ahmet-Lenin vb. Her bir karakterin Lenin ile olan ilişikleri düzleminde birer üçgen oluşturduk. Bu üçgenler kendi içinde bir hikâyeyi tamamladığı gibi filmin bütününde anlatılan masalla da paralellik kuruyor.

Film aynı anda birçok şey, bir polisiye, bir performans filmi, tuhaf bir atmosferi var ve aynı zamanda da politik bir film. Kategorize etmek kolay değil gibi.

Bu saptamanıza katılıyorum. Ben de filmi kara mizah, polisiye ve politik olarak tanımlıyorum. Birden fazla kategoriye dâhil oluyor fakat bunun bir tercih olduğunu düşünüyorum. Hikâyemizi anlatmak için doğru olan yolları birleştirdiğimize inanıyorum. Mesele anlattığımız masalın seyirciye ulaşabilmesiydi. Sonuçta gerçekten yola çıkan ve kendi gerçeğini yaratan bir masal anlatmaya çalıştık. Bu politik masalı kara mizahın verdiği güçle yoğurmak ve polisiyenin yarattığı merak unsuruyla harmanlamanın güçlendirdiğine inanıyorum.


Tufan Taştan

BAKANLIK BİTMİŞ FİLME BİLE DESTEK OLMADI

Filmin yapım koşulları hakkında da biraz bilgi verir misiniz? Çünkü biraz da dayanışma ile ortaya çıkmış olan bir iş bu…

Kesinlikle. Biz de her sinemacı gibi senaryomuzla önce Kültür Bakanlığı’na başvurduk fakat doğal olarak destek alamadık, alsak şaşırırdım zaten. Hatta post prodüksiyon desteği için de ikinci kez başvuruda bulunduk ancak Bakanlık bitmiş filme bile destek olmadı. Bu nedenle filmin anlattığı hikâye gibi yapım/prodüksiyonu da dayanışmayla çözeceğimize inandık ve neticede başardık. Sinema kolektif bir sanattır cümlesini bu filmde gerçek kıldık. Filmde yer alan bütün oyuncular ve ekibin bir kısmı gönüllü olarak bu projede yer aldı. Hep birlikte bunu başaracağımıza inandık. Anlatmak istediğimiz hikâyeyi perdeye birlikte taşıdık.

Ödüller, yarışmalar bir yana böyle bir filme seyirci tepkisini nasıl buldunuz gösterdiğiniz yerlerde? Çünkü bence bu çok önemli…

Bence de! Sonuçta her şeyden önce izlenmesi için film yapıyoruz. Amacımız çok sayıda insana ulaşmak. O insanların hayatına/hayaline bir nebze de olsa dokunabilmek, gerisi lafügüzaf... Bugüne kadar İstanbul, Adana ve Ankara’da seyirciyle buluştuk. Festival gösterimlerindeki ortak nokta izleyicinin yoğun ilgisi ve filmi sahiplenmesiydi. Gösterilen salonların hiçbirinde boş koltuk olmadı. Seyircinin filme olan ilgisi bizi öncelikle çok mutlu etti. Ardından ise söyleşilerin hepsi heyecanlı ve coşkulu geçti. Seyircinin film hakkında sorduğu sorular gerçekten anlamlıydı. Filme dair yaptığı analizler, anlatmak istediğimiz hikâyenin karşılığını bulduğunu gösterdi. Bizim için en büyük ödül seyircinin alkışı oldu. Festivaller arasında bir tek Adana Altın Koza’da verilen Halk Jürisi Ödülü’nü almamız da bunun bir göstergesiydi. Var olsunlar.
Alıntı
 


Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Kapalı



Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:14.