![]() |
![]() |
![]() |
#211 |
![]()
Öyle bir insan ol ki...
|
|
|
![]() |
#212 |
![]()
Farabî'nin de dediği gibi:
“Zamanın ters, sohbetin faydasız, herkesin bezgin ve her başın bir ağrı taşıdığını görünce, evime kapanıp haysiyetimi korudum.” |
|
|
![]() |
#213 |
![]()
Eski zamanların birinde yaşarmış güzel insanlar
Pencerelerden çiçekler, yüzlerden samimiyet, Yüreklerden vefa eksik olmazmış.. Her daim birbirini yoklayan Çekinmeden kapısını çaldığın Kardeşinden öte komşular. Bende var sende de olsun , Bugün bana yarın sana yardımlaşması.. Sokaklarında koşup oynayan çocuklar, Domates biber patlıcan satan amcalar, Eski elbiselerini verip yerine mandal leblebi keçiboynuzu aldığın eskiciler. Her daim tüten bacalar, Minicik evlere dolu dolu misafir sığdıran güler yüzlü teyzeler Sıcacık sarılmalar, içten kucaklamalar. Şimdi bir hayal gibi hepsi Bir tek o zamanlarda yaşayanların bildiği Öyle uzak, öyle nefessiz. Geçmişten bir masal dinlediniz.... İnan Durak Taş |
|
|
![]() |
#214 |
![]()
“Kahverengi dallardan pembe çiçekler açtığına göre, ümitsizliğe gerek yok.”
Hz. Mevlana |
|
|
![]() |
#215 |
![]()
Sizin diye bildiğiniz evlatlar gerçekte sizlerin değildirler.
Onlar kendine özlem duyan Hayat'ın oğulları ve kızlarıdırlar. Sizler aracılığıyla dünyaya gelmişlerdir ama sizden değildirler. Sizlerin yanındadırlar ama sizlerin malı değildirler. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi asla. Çünkü onların kendi düşünceleri vardır. Onların vücutlarını çatabilirsiniz ama canlarını asla. Çünkü onların canları geleceğin sarayında oturur ve sizler düşlerinizde bile orayı ziyaret edemezsiniz. Kendinizi onlara benzetmeye çalışabilirsiniz ama onları kendinize benzetmeye kalkışmayın hiç. Çünkü hayat ne geriye gider, ne de geçmişle ilgilenir. Sizler, evlatların birer canlı ok gibi fırlatıldıkları yaylarsınız. Yayı geren, sonsuza açılan yolda kendine bir hedef edinmiştir ve oklarını en uzağa eriştirebilmek için kendi gücüyle sizleri gerer. Yayı gerenin elinde seve seve bükülün. Çünkü oku atan o güç, uzaklaşan okları sevdiği kadar elindeki sağlam yayı da sever. Halil Cibran |
|
|
![]() |
#216 |
![]()
Eğer hayatınızda
sevgi varsa, yok olan çok şeyin eksikliğini hissettirmez. Eğer hayatınızda sevgi yoksa, neye sahip olursanız olun, asla yeterli gelmez. Ann Landers |
|
|
![]() |
#217 |
![]()
"Hayatın tümünü anlamalısın, yalnızca küçük bir bölümünü değil.
İşte bu yüzden okumalı, gökyüzüne bakmalı, şarkılar söylemeli, dans etmeli, şiirler yazmalı, acı çekmeli ve anlayışlı olmalısın. İşte; bunların tümü hayattır." Jiddu Krishnamurti |
|
|
![]() |
#218 |
![]()
Masalda bir oduncu ormana odun kesmeye gidiyor. Hayalimde odunları kesmeden önce tıpkı kültürümüzün en güzel meyvesi olan Tahtacıların yaptığı gibi dua ediyor.
“Ağacın hasıydın Ormanın süsüydün. Kapımın eşiğinde Ademin beşiğinde sen varsın. Ormanın bütün canlarına aşk ola.” Bu sözleri söyleyip, ağaçlardan izin alarak mecburen ve ihtiyaç duyduğu kadarını kesiyor. Bir gün ormandaki tüm ağaçlar dile geliyor. Kesilmek istemediklerini sebepleriyle anlatıyorlar. Oduncu o gün eli boş eve dönerken ormanın atası cüce ile karşılaşıyor. “Çocuklarımı duydun, onları kesmedin. Ben de sana bir armağan vereceğim,” diyor cüce ve ona altınbaşak otu hediye ediyor. “Tüm ihtiyaçlarını bu altınbaşak otuna söylemen yeterli,” diyor cüce, “Yalnız dikkat et, ihtiyacından fazlasını isteme,” dedikten sonra kayboluyor. Oduncu cücenin sözlerini kulağına küpe yapıyor ve ihtiyacından fazlasını istemeden mutlu mesut yaşayıp gidiyor. Oduncu Hakk’ın rahmetine kavuşunca çocukları da onun kanaatkâr halini miras alıyorlar. Aradan yıllar geçiyor ve bu altınbaşak otu bir adamın eline geçiyor. Bu adam öyle bir adam ki yedikçe acıkıyor, içtikçe susuyor. Tahmin edeceğiniz üzre ne isterse altınbaşak otu yerine getiriyor, ama o doymuyor. Sonunda öyle bir şey istiyor ki hayrete düşersiniz diyeceğim. Yok yok düşmezsiniz, onun bu tavrı günümüzde çok tanıdık olduğu için düşmeyiz yani. Altınbaşak otuna diyor ki, “Git şu güneşe söyle sırtımı kaşısın.” Bunu duyan güneş öyle sinirleniyor öyle sinirleniyor ki, kızgın alevlerini adamın üstüne gönderiyor. Büyük bir yangın çıkıyor orada. O günden sonra da ne adamı ne de altınbaşak otunu gören oluyor. Ağaçlar bu yangında öyle çok korkuyorlar öyle çok korkuyorlar ki konuşmayı unutuyorlar. Benim için masal burada bitmiyor. Ağaçlar sessiz ve derin sözlerini ancak kendilerini dinleyen o güzel kalbli oduncunun manevi torunlarına açmaya devam ediyorlar bence. Peki biz kimin torunu olmayı seçiyoruz? Gönül dilini bilen oduncunun mu, doymak bilmez adamın mı? Nazlı Çevik Azazi |
|
|
![]() |
#219 |
![]()
Her sabah bir çiçeği aklında tut, bir tebessümü gezdir ruhunda, dünya kötülere bırakılmayacak kadar güzel ve sen içindeki dünyayla güzelsin...
Kemal Sayar |
|
|
![]() |
#220 |
![]()
İnsan;
Elinde çiçekle, kalbinde ümitle, Kursağında hevesle hep bekler. |
|
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 37 (0 üye ve 37 ziyaretçi) | |
|
|