24 Kasım 2023, 14:53 | #1 |
Bir Atatürk Öğretmeni: Refet ANGIN
Bir Atatürk Öğretmeni: Refet ANGIN Öğrenci Refet Atatürk, yazı inkılâbı gezisinde 2 Eylül 1928’de Gelibolu’ya da uğramıştı (1). Öğrenci Refet anlatıyor; Karşılamada ben, Atatürk’e bir buket sunarken tökezleyip düşmüştüm. Atatürk, beni yerden kaldırdı ve iki yanağımdan öptü. -Acıdı mı kızım? diye sordu. Ben; -Hayır, acımadı, diye cevap verdim. Atatürk, yanındakilere; -Bunun ayağına dikkat edin! diye emir verdi(2). Öğretmen Adayı Refet 24 Aralık 1930’da, Edirne’de okulları gezen Atatürk, Kız Öğretmen Okulu’na da uğramış, sınıflarda dersleri dinlemişti (3). Öğrenci Refet anlatıyor; Atatürk, okula geldiğinde, kendisine okul adına bir buket sundum ve şu konuşmayı yaptım; -Aziz Paşam! Türk yurdunun sınır kapısı olan Edirne’ye ve memleketimize gelişiniz bizi çok sevindirdi. Arkadaşlarım adına size hoş geldiniz, diyor ve bu buketi sunuyorum. Lütfen kabul buyurun. Paşam! Size muallim olmak için söz vermiştim. Ve işte muallim namzedi olarak karşınızdayım. Atatürk, buketi aldı ve ; -Evet hatırladım. Sen Gelibolu’da düşen küçük kız değil misin? dedi. Atatürk, sözlerine şöyle devam etti; -Söyle bakalım, ne muallimi olmak istiyorsun? Ben, bir an yanımdaki öğretmenlerime baktım ve dedim ki; -Riyaziye (Matematik) muallimi olacağım. Atatürk: -Hayır, seni Riyaziye muallimi değil, Tarih muallimi olacaksın! dedi. Ben; -Emredin Paşam, ama neden? diye cevap verdim. Atatürk; -Ha, bak, ben seni küçükken de tanıdım. Sen, o zaman küçüktün; yine iki lâf etmesini biliyordun. Şimdi de seni seçtiklerine göre, sende bir şeyler var. Görüyorum ki çok okuyorsun ve güzel konuşuyorsun. Onun için sen, Tarih muallimi ol, dedi (4). Tarih Öğretmeni Refet 20-25 Eylül 1937 tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayı’nda İkinci Türk Tarih Kongresi yapılmıştı (5). Bu kongreye katılan Gelibolu Ortaokulu Tarih Öğretmeni Refet Angın anlatıyor; 20-25 Eylül 1937 tarihleri arasında yapılan İkinci Türk Tarih Kongresi’nde delege olarak bulunuyordum. Dolmabahçe Sarayı’nda Kongre çalışmaları devam ederken Afet İnan, beni bir gün Atatürk’e şöyle tanıttı; -Size, çiçeği burnunda bir Tarih öğretmenini tanıtmak istiyorum. Atatürk, bu söz üzerine dedi ki; -Çocuk, sen geç kalmışsın; ben, onu tanıyorum. -Paşam, ben emrinizi yerine getirdim ve Tarih öğretmeni olarak emrinizdeyim, dedim. Atatürk; -Bak, öğretmen olmak kâfi değil; görev şimdi başlıyor. Şunu iyi bil ki çok iyi öğretmen olacaksın. Çok okuyacaksın. Sen, zaten okuyorsun; ama daha çok okuyacaksın. Talebelerini çok iyi yetiştireceksin. Onlara, Kurtuluş Savaşı’nı çok iyi öğreteceksin. Ve bu arada Çanakkale Savaşları’nı sakın unutma! dedi. Ben; -Efendim, biliyorsunuz, ben Geliboluluyum, dedim. Atatürk; -Evet, biliyorum. Bak, çocuk; bunu neden söylüyorum? Bizi bu günlere getiren Çanakkale Savaşları’dır. Eskaza biz onu kaybetse idik, bugün hür dünya camiası yoktu, diye konuşmasına devam etti. Ben ise; -Tamam, Paşam! Emredersiniz! şeklinde karşılık verdim. Atatürk, sözlerine şunları da ekledi; -Bak, çocuk; sana bir şey daha söyleyeceğim. İnkılâpları ve ilkeleri yaşatacaksın. Gerektiğinde mücadele edeceksin. Sakın ha, unutma! Ben; -Paşam, nasıl unuturum? Cumhuriyeti nasıl kazandık? Siz, Yüce Kahraman Atatürk’sünüz, diye cevap verdim. Atatürk, sözlerini şöyle bitirdi; -Biliyorum; ama, yine unutma diyorum… Alıntı |
|
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
|
|