14 Temmuz 2022, 19:21 | #1 |
Stéphane mallarmé- bir kir tanrisinin öğleden sonrasi küçük kir şiiri
Ebedi kılmak isterim bu orman perilerini.
Kiraz kırmızısı usul renkleri Uykudan yorgun düşmüş uçuşuyor havada. Bir düşü mü sevdim ben? Gerçek ormanlardaki nice ince dallarda Eski gecenin yığını kuşkum kanatlanmakta Yazık ki yanlış bir güller utkusu uğruna Yalnızca ben kendimi sunuyordum- Görelim... Söylediğin bu kadınlar masalsı Duyguların gerçekleşmesi dileği midir! Kır Tanrısı, en sofu bir ağlayan kaynak gibi Mavi ve soğuk gözlerden süzülüp kaçıyor düş; Ama öteki peri, sen iç çekip şunu mu söylüyorsun: Günün sıcak esintisi gibi postunda Ürperiyor düş? Hayır devinimsiz ve yorgun Sıcaktan nefes nefese kendinden geçmiş Bir baygınlıkla serin sabah yeli savaşıyorsa, Ezgilerin uyumuyla sulanmış korulukta Flütümün çıkardığı ses kadar mırıldanmıyorsa Serin sabah yeli; ve içi boş kamışların Dışında tek rüzgar sesini çorak yağmura Saçmadan önce kendini duyurmaya can atıyorsa, Tek bir kıvrımın bile kıpırdamadığı ufukta Esinin görünen, yapay ve saydam oluğu Gökyüzünü kaplamakta demek ki. Kendimi beğenmişliğimin güneşlerle yarışarak Yağmaladığı durgun bataklığın, siz, Kıvılcım çiçekleri altında belli belirsiz Ey Sicilya kıyıları, SİZLER SÖYLEYİN ki ben Bir zamanlar buralarda yetenekle yetişmiş İçi oyuncak kamışlar kesiyordum; asmalarını Çeşmelere adayan uzak yeşilliklerin tirşe Altını üzerinde dinlenen bir hayvanın Beyazlığı sularda dalgalandığı zaman: Kavalların içinde can bulduğu usul prelude'lerde Bu kuğular -pardon! bu ırmaklar, pınarlar Tanrıçaları uzaklara kanatlanıp uçtukları Ya da suya daldıkları zaman.. Her şey durgun, devinimsiz yakıyor Vahşi saatte, hangi ortak sanatla "la" yı özleyenin Aradığı o nice evliliği belirtmeksizin Ayakta, yalnız, eskil bir ışık dalgası Altında, ey Zambak, duru ve saf sizlerden Birinin altında uyansaydım. (...) Ormanın altın ve kül rengi aldığı şu anda Coşkulu bir şölen var sönmüş dallarda: Etna! Tanrıça Venüs ziyaret etti seni Ateşlere ne koydu o saf topuklarını Gürleyince üzgün bir uyku, sönünce ateş Tutkunum sana ecem! Ey güvenli işkencem... Ama hayır Sözlerin sahipsiz ruhu, bu beden Geç ağırlaşmış beden katlanıyor öğlenin Mağrur essizliğine: katlanacak çaresiz Çünkü kargınmışlığın unutulmuşluğunda Uyumak gerek zaten susamış kumsallarda Şarapların şifalı yıldızına ağzını Açmayı çok eskiden beri seven biriyim! Selamlar ;şimdi gölge halini göreceğim. |
|
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
|
|