12 Ağustos 2024, 17:46 | #1 |
Nefes Alıp Veren Bir Kent Manifestosu
Milenyum ‘un ilk
onkatının yeni tamamlandığı, bedeninin bitip başladığı ‘yer’den çok öncesiydi. Çağdaş dedikleri mimarinin ardına saklandığı ‘düzen duygusu’nun çevrede yarattığı yalancı his ve gerçeklikler, insan oluşumuzun ne bütünlüğüne, ne de çok fonksiyonlu organizma oluşuna cevap verebiliyordu uzun zamandır. Bir durağanlığın içinde yaşıyorduk. Mekânlarımız kıpırtısızdı. Hayat hiç bir zaman hareketsiz değilken, mekân nasıl olabilirdi ki? Kentler nasıl olabilirdi? Birileri sürekli geçmişi övüyordu, birileriyse sürekli geleceği. Oysa bizim sahip olduğumuz tek şey o andı ve bizler daha fazla bu bekleyişin esiri olmak istemiyorduk. Her geçen gün daha çok insan katılıyordu aramıza ve hepimiz şimdiki ana taşmak ve sahip olduğumuz tek şeye sahip çıkmak istiyorduk. Bize neyi nerde ve nasıl yapmamız gerektiğini emreden mekânlarda, daha fazla bölünmeye ve yönetilmeye karşı çıkıyorduk! Bıraksak, bizim gibi, bizden sonraki kuşakların da tüm çocukluğunu bir televizyon ekranının içine sığdıracaklardı. Kızgındık. Bizi yansıtmayan sahte görüntülerin arasında kaybolmak istemiyorduk. Ne sanal, ne gerçek, bize dayatılan mekânların içinde köleleşmek istemiyorduk! ~Ceren Boğaç |
|
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
|
|