27 Temmuz 2021, 20:07 | #1 |
Gelibolu'nun Tarihçesi
Gelibolu'nun tarihi hakkında söylenecek çok söz vardır. Antik dönemlerde Khersonesos olarak adlandırılan yarımadadaki tüm olayların odak noktası olmuştur. Kent, tarihi antik adı Hellespont olan Çanakkale Boğazı'ndaki ve yine antik adı Khersonesos olan Gelibolu Yarımadası'ndaki ilk yerleşime değin uzanır. Kent, Traklar ve Yunan koloni hareketi sırasında eski Yunanlılar tarafından ele geçirilmiştir. Kentin adının bu koloniler tarafından Kallipolis olarak değiştirildiği varsayılmaktadır. Daha sonraları Miletos, Foça ve Midilli'den gelen halk tarafından iskan edildi.
Büyük İskender M.Ö 336 yılında kral olduktan sonra Anadolu'ya geçmek için M.Ö. 334 yılında Gelibolu güzergâhını kullanmıştır. Sırasıyla Eski Yunan, Pers, Makedonya, Bergama ve Romalılar'ın istilasına uğrayan kent, Romalılar ve Bizans döneminde çok önem kazanmış ve önemli bir liman ve geçit konumuna gelmiştir. Kent Bizans döneminde İmparator Jisitinianus zamanında bakımdan geçirilerek çevresindeki surlar onarılmış, kente erzak depoları yapılmıştır. Bu da bölgede bir merkez haline gelmesine neden olmuştur. 1190 yılındaki Haçlı Seferleri sırasında Alman İmparatoru Friederich komutasındaki Haçlı ordusu Anadolu'ya buradan geçmiştir. 1204 yılında kenti Venedikler, 1235 yılında Bizanslılar ve son alarak da 1311 yılında Osmanlılar ele geçirdi. Bizans döneminde merkezi bir kent görünümüne kavuşan Gelibolu, Osmanlılar'ın fethinden sonra daha da önem kazanmış ve Türkler'in Avrupa ile ilişkilerinden bir merkez olarak kullanılmıştır. 1391 yılında Yıldırım Beyazıt buraya ilk tersaneyi kurdu ve başına Saruca Paşa'yı Boğaz Muhafızlığı Komutanı olarak atadı. İç kale onarıldı, harap durumdaki dış kale yıkıldı, iç liman elden geçirilerek girişine iki kule yapıldı ve bu kuleler arasına savunma amacıyla üç adet zincir gerildi. Kanuni Sultan Süleyman'ın padişahlığı sırasında, bir Kaptan Paşalık Eyaleti konumunda olan Gelibolu, sınırları İnebahtı, Midilli, Kocaeli, Karireli, Rodos ve Mizistra sancaklarını içine alacak şekilde genişletildi ve merkez durumuna geldi. I. Abdülhamit dönemine kadar süren durum, Boğaz Muhafızlığı'nın Çanakkale'ye alınmasıyla son buldu ve Gelibolu'nun önemi nispeten azaldı. 1854 yılındaki Kırım savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefiki durumunda olan İngiliz ve Fransız askerleri, Kırım'a gitmek için çıktıkları Gelibolu'yu bir üs olarak kullandılar ve harap durumdaki Çimpe Kalesi'ni onarak burasını cephanelik olarak kullandılar. Bu dönemde hayatını kaybeden Fransız Askerleri için Gelibolu'nun içinde bir Fransız Mezarlığı bulunmaktadır. Kentin hangi yüzyılda ve kimler tarafından kurulduğu bilinmemektedir. Ancak Truva kenti kadar eski olduğu varsayılmaktadır. Önceleri Critote olan kentin adı, Yunan koloni hareketi sırasında güzelşehir anlamındaki Kallipolis olarak değiştirilmiştir. Daha sonra Avrupa'da M.Ö 1500 yıllarında Kelt kökenli bir göç hareketi başlar, bugünkü Fransa halkının temelini oluşturan Keltler, günümüzde Fransa, Belçika, İsviçre ve Ren kıyılarını içine alan bölgeyi ele geçirmişler ve Romalılar tarafından bu bölgeye Galya, halkına da Galler adı verilmiştir. Galler olarak adlandırılan bu savaşçı halk M.Ö 281 yıllarında Trakya Krallığı'nın içinde bulunduğu bocalama döneminde Balkanlara, Çanakkale ve İstanbul Boğazları üzerinden de Anadolu'ya geçmişlerdir. M.Ö 278 yıllında gerçekleşen bu olay sırasında İstanbul'da onarılan kuleye Galata Kulesi, Anadolu'da Sakarya ve Kızılırmak havzasını kapsayan bölgeye de Galatiya adı verilmiştir. O dönemde Roma İmparatoru olan Augustus, sürekli huzursuzluk çıkaran Galler'i Anadolu'dan sürer ve Gelibolu'ya yerleşen bu halka izafeten bu bölgenin adı Gal Ülkesi anlamına gelen Gallipolis olarak değiştirilir. Osmanlı döneminde de bu isim gelibolu olarak değiştirilmiştir. alıntı |
|
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
|
|