|
Türk Tanrıları ve Tanrıçaları Türk Mitolojisinin Kahramanları.
Eski Türk inanç sisteminin sözlü kaynaklarını atasözleri ve destanlar; yazılı kaynaklarını bengü taşları ve yazmalar; görsel kaynaklarını ise işledikleri sanat eserleri oluşturmaktadır. Orhun Abidelerinde kayda geçmiş olan dini ilme ait “Tengri, Umay, kut, ıduk, yer-su, yuğ” kelimelerin, aradan yüzyıllar geçmesine rağmen Divan-ı Lügatüt Türk ile Kutadgu Bilig’de görülmesi, bu inancın topluma nasıl geçtiğini göstermektedir.
Türklerin dini anlayışları oldukça karmaşık bir yapı arz etmektedir. Tek Tanrı algısıyla beraber doğanın bütün yönü kutsal sayılmıştır. Nitekim bu anlayış çerçevesinde evrenle alakalı olan görüşler şekillenmiştir. Dinin manasını Tanrı kavramı ve sıfatları, onun doğa ve insan üzerindeki müdahalesi oluşturmaktadır. Bu kavramın dini düşünce sistemi içindeki önemi insan hayatına olan yönlendirici sıfatından kaynaklanmaktadır. Hayatın her alanına Tanrı’nın sıfatı yüklenmeye çalışılmıştır. Bu yüzden insan Tanrı rızasını ve hoşnutluğunu kazanmak için onun vasıflarına ulaşmayı arzulamıştır.
Yunan mitolojisindeki Sentorlar, Satirler; Mısır mitolojisindeki Anubis, Ra, Bastet gibi ilgi çekici mitolojiler olsa da Türk mitolojisi de çok geniş bir havuza sahip.
Mitolojik kahramanlarımıza ve onların hikayelerine baktığınızda, eski Türk toplumunun dünyaya ve yaşanan olaylara bakış açılarını da anlayabileceksiniz.
İşte Türk mitolojisi hakkında bilgi veren tanrılar, tanrıçalar ve yaratıklar:
İYİLİK TANRISI ÜLGEN
Türk mitolojisinde yani tengricilik döneminde, iyilik tanrısıdır. Ülken, Ulgan gibi farklı isimlerle de anılır. Göğün 16. katında yaşar ve Kayra Han’ın oğludur. Aynı zamanda Kayra Han’dan sonra ikinci derece öneme sahiptir. Tek tanrı inancına göre; Gök Tanrı’nın oğludur ve gökyüzünün hükümdarıdır. Sibirya kavimlerinde ise yaratıcı tanrı olarak isimlendirilir. Altın Dağ’da, altın bir sarayda yaşar. Ayrıca altın bir tahtta oturur.
Gök cisimleri yöneten Ülgen; hava durumu, verimlilik, doğurganlık gibi konularla ilgilidir. Yani göksel ve mitolojik olayların ilk kaynağı olarak bilinir. Aynı zamanda biri beyaz, biri siyah iki taşla gelip, insanlara ateş yapmayı öğrettiği de söylenir. Uzun saçlı ve büyük kalkanlı bir karakterdir. Yunan mitolojisindeki “Tanrıların babası Zeus” gibi yıldırımlar ve şimşeklerle tasvir edilir. Yıldırımla vurduğu yerin ise kutsandığı düşünülür.
Ülgen’in 7’şer oğlu ve kızı vardır. Eşinden ise Taz Hanım (Kel Hanım) olarak, birkaç kaynakta bahsedilir. Kendisi gibi çocuklarının da insan şeklinde göründüğü bilinir.
Göğün hakimi olduğu için mavi renk ile simgelenir. Ayrıca dünyayı taşıması için 3 balık yaratır. Göğün 16. katı olarak belirtilen yaşadığı yer ise Ay, Güneş ve yıldızlardan çok uzaktadır. Sağında ve solunda iki ak Güneş bulunur. Bunlar ise kendisine ulaşmak isteyen şamanlar için bir engeldir.
Şamanların en güçlüsünün bile Altın kazık yani Kutup Yıldızı’na kadar ulaşabildiği söylenir.
YARATICI TANRI KAYRA HAN
Kayır Han, Kayrakan gibi isimleri de bulunur. Ama Kara Han ile karıştırılmamalıdır. Türk Altay mitolojisinde Yaratıcı Tanrı veya Baş Tanrıdır. Babasının, ilk tanrı olan Gök Tengri olduğu söylenirken, annesinin olmadığı bilinir.
Göğün 17. katında oturur ve diğer bütün tanrıların yaratıcısıdır. Evrenin kaderini belirleyen ve iyilik yönü ağır basan bir tanrıdır. Yeryüzünü yaratıp, dokuz dallı bir ağaç dikmiştir. Bu ağacın yer ile göğü birbirine bağlayan “Uluğ Kayın” (yaşam ağacı) olduğu bilinir. İnsanların atası olan dokuz kişi de bu ağacın dallarında türeyerek, dokuz boy ortaya çıkar.
Altayların yaratılış efsanesinde de Kayra Han, dünyanın yaratıcısıdır. Tüm gök tengricilikte, Erlik Han’ı cezalandıran ve ye altı tanrısı olma emrini veren tanrıdır.
Yani Yunan mitolojisindeki Zeus ile aynıdır. Kayra Han’ın 4 oğlu vardır. Bunlar; Ülgen, Yer Tengri, Mergen ve Kızagan’dır. Tanrıların tanrısı olduğu için somut nitelemeler pek yapılmamıştır ve soyut yönü anlatılmıştır.
Bu nedenle de insan biçimli olarak tasvir edilmemektedir. Kışları yeryüzünde, yazları ise gökyüzünde geçirdiği bilinir.
YERALTININ KÖTÜ TANRISI ERLİK HAN
Yunan mitolojisindeki Hades ile eşdeğer görülen tanrıdır. Kayra Han tarafından cezalandırılmış ve yeraltının tanrısı olarak görevlendirilmiştir. Erlik Han, kötülük yapan Tanrı ruhu olarak tanımlanır. Gök Tanrı’nın oğludur. Günümüzde ise kötü cin olarak tanımlanır. Altayların yaradılış hikayelerinden birine göre Erlik Han; dünyanın yaradılışında Kayra Han’a kötülük yapmıştır ve cezalandırılmıştır. Bu nedenle de yeraltı aleminin en alt katında yeşil demirden bir sarayda gümüş bir tahtta oturmaktadır. Bu sarayda koyu kırmızı ve çok az ışık veren bir güneş yaratmıştır. Emrinde ise dokuz semerli boğa bulunmaktadır.
Efsaneye göre; hayat ağacının dallarında türeyen halkın biri için Erlik, “bu halk benim olsun” der. Kayra Han da “git kendi halkını bul” der. Daha sonra Erlik, ağacın doğuya bakan 5 dalından istifade etmesine izin verilen halkı, diğer yasaklı dört dala geçirmek için baştan çıkartır. Erkek Törüngey ile kadın Eje, Erlik’in “bu dört dal aslında size yasak değil, meyveleri de pek tatlı, dilediğiniz kadar yiyin,” lafına kanar. Erlik, ağacı bekleyen yılan uyurken ağzına girerek ağaca çıkar. Eje’ye müsaade ettiğini söyleyerek meyve sunar, Törüngey’in de ağzına sürer.
Tanrı, bu durumu fark eder ve Erlik’i cezalandırır. Eje’ye “sen benim sözümü tutmadın, bundan sonra gebe kalasın ve doğum sancısı çekesin” der. Törüngey’e ise “sen benim sözümü tutmadın, 9 kızın 9 oğlun olacak ve hepsinden sen sorumlu olacaksın, insan neslini sen çoğaltacaksın,” der.
Yılana, “sen benim sözümü tutmadın, bundan böyle şeytan diye bilinesin, herkes seni ezmeye öldürmeye çalışsın,” der.
Sonra da Eje, Yörüngey ve yılanı, hanesinden kovar ve dünyaya gönderir.
Kısaca bildiğimiz Adem ve Havva hikayesinin, Türk mitolojisindeki benzeridir. Erlik; atletik yapılı, sağlam gövdeli, yaşlı bir varlık olarak düşünülür. Gözleri ve kaşları kapkara tasvir edilir. Ayrıca çatal sakalının dizlerine kadar uzandığı bilinir. Kulaklarının üstü, uzun kıllarla kaplıdır.
Çenesi, tokmağa; boynuzları ise ağaç köklerine benzer. Kamçısı karayılandır.
SUYUN KORUYUCUSU SU İYESİ
Suv İyesi, Eğesi, Ezi, Issı, İççisi gibi daha birçok isimle anıldığını görebilirsiniz. Türk, Tatar ve Altay mitolojisinde suyun koruyucu ruhudur. Mitolojiye göre; her su kaynağının, bir iyesi bulunur. Açık renkte kıyafet giyerler ve suyun derinliklerinde, kayalıkların arasında bulunan saraylarda yaşarlar. Aynı zamanda saçsız, sakalsız ve kaşsız varlıklardır. Cisimsiz ve bazı inanışlarda denizkızı, su sunası olarak bilinen yarı balık yarı kadın varlıklardır.
Su iyelerinin hareketlerini anlamak imkansızdır. Çünkü bir anda suyu dalgalandırıp barajları yıkarlar ve insanların boğulmasına neden olurlarmış. Ayrıca kuş ve yılan kılığına girebilirlermiş.
İKİ KARTAL BAŞLI İNSAN SEMRÜK BÜRKÜT
İki kartal başlı ve insan vücutlu mitolojik kareketlerdir. Türkçede bürküt, büyük kartallar için kullanılan bir kelimedir. Semrük Bürküt; bakır tırnaklı, sağ kanadı ile güneşi, sol kanadı ile ayı kaplayan mitolojik varlıktır. Bu nedenle gök kuşu olarak da isimlendirilir. Yakutlar tarafından çift başlı kartal, öksökö kuşu olarak da tanımlanır. Genellikle gök direklerinin ve kayın ağaçlarının tepesinde tasvir edilir. Ayrıca gökten yıldırım indirdikleri bilinir.
Tanrı Ülgen’in sembolü olarak görülen Semrük Bürküt, Başkurt efsanesinde adı geçen karakterdir. Türk mitolojisinde, tanrıya açılan göğün kapısını bekledikleri bilinir. Aynı zamanda Çin’de görülen ying-yang sembolü, Türklerde karşılıklı iki kartal olarak tasvir edilir. Bu kartalların döndükleri merkez ise yer ile göğün ortası olarak kabul edilir.
DİŞİ KURDUN SEMBOLÜ ASENA
Belki de en tanınmış mitolojik karakterdir. Türkiye’de dişi kurda verilen isimdir. Buna karşın Türk mitolojisi ile ilgili kaynaklarda çoğunlukla, dişi kurdun doğurduğu erkek çocuklardan birisidir. Asena efsanesinin birçok farklı şekli bulunur. Aşina, Zena, Asen, Şunnu gibi isimlerle anılan sülalenin, bu dişi kurttan türediğine inanılır. Ayrıca aslının Açina kelimesinden geldiği de bilinir.
GÜLER YÜZLÜ UTKUUÇİ
Gökyüzünde yaşayan ve Ülgen’e en yakın olan ruhtur. İsmi güler yüzle karşılayan anlamına gelmektedir. Kurbanı, Ülgen’e ileten ruh olarak bilinir. Elindeki yayın iki ucunda, kanatlı at bulunur. Kalkanında ise çift başlı kartal simgesi yer alır. Utkucu ismiyle de anılır.
YAŞAM DÖNGÜSÜNÜ BAŞLATAN AK ANA
Türk ve Altay başta olmak üzere birçok mitolojide, Deniz Tanrıça’dır. Türk dillerinde; Ağ Ana, Ürüng Ene, Şura Ene olarak anılırken, Moğollarda Sagan Ece olarak bilinir.
Hiçbir şey yaratılmadan önce yalnızca sonsuz su varken çıkmıştır. Tanrı Ülgen’e yaratma ilhamını vermiştir ve yine suya dönmüştür. Işıktan bir bedeni bulunur ve başında gücünü simgeleyen taç benzeri boynuzları vardır. Denizkızı gibi uzun bir balık kuyruğu da bulunur ve bu kuyruk, maviye çalan bir renktir. Etrafında denizyıldızları dolaşırken tasvir edilir.
Hayatın başlangıcında, her şeye ruh veren ve yaşam döngüsünü başlayan tanrıça, Akdeniz’de yaşar. Geyik şekline girerek su yüzünden çıktığı, Göktürklerin Atası ile evlendiği söylenir.
SAVAŞ TANRISI KIZAGAN HAN
Yunan mitolojisinin Ares’i; Türk mitolojisinde Kızagan Han’dır. Yani savaş tanrısıdır. Kayra Han’ın oğludur ve göğün 9. katında yaşar. Fazlasıyla kuvvetlidir. Ordu yönetme konusunda uzmandır. Kızıl yuları bulunan, kızıl bir deveye biner. Gökkuşağı ise asasıdır ve savaşçıları korur.
Türk Moğol İmparatorlukları birer fetih devleti olduğu için savaşçıların önemli olduğunu biliyorsunuz. Kızagan da bu savaşçıların tanrısıdır. Türk mitolojisi kahramanları arasında ilk sırada yer alan karakterlerdendir. Masallara, efsanelere ve tarihi savaş filmlerine bu nedenle sıklıkla konu olmaktadır. Tarihte çok az askerle, kendinden kat kat üstün orduları yenmelerini sağlar.
Eski efsaneler, Türk halklarının eski ortak inancı Tengricilikten ögeler taşımaktan ziyade sosyal ve kültürel temalarla doludur.
“Altay Türkleri” gökyüzünün on yedi tabakadan oluştuğuna ve en üst katın bütün tanrıların babası sayılan “Kayra Han”ın yaşadığına inanırlardı. Bu tanrıdan üç farklı tanrı ortaya çıkmıştı. Bu tanrıların ilki göğün on altıncı tabakasında altın bir taht üzerinde oturan “Ülgen” idi.
İkincisi dokuzuncu katta yaşayan “Kızagan” ve üçüncüsü de yedinci katı kendine yurt edinmiş olan “Mergen ” di. Ayrıca bu tabakada yeri ve göğü aydınlatan “Gün Ana” ve “Ay Ata” da yaşamaktaydı. Beşinci tabakada ise “Yaratanlar Yaratanı” olarak adlandırılan “Katay Han” yaşıyordu.
İşte Türk mitolojisi hakkında bilgi veren tanrılar, tanrıçalar ve yaratıklar yazı dizisinin ikinci bölümü:
AKIL TANRISI MERGEN HAN
Pergen Han olarak da bilinir ve Türk – Altay mitolojisinde Akıl Tanrısıdır. Her şeyi bilen Mergen, aklı ve zekayı temsil eder. Kayra Han’ın oğullarından birisidir. Göğün 7. katında oturur ve bilgisi nedeniyle her şeye gücü yettiği kabul edilir.
Bilgeliği sayesinde attığı okun, hedefinden şaşmadığı söylenir. İnsanlara bilgelik veren, bilimi ve felsefeyi öğreten karakterdir. Yayının iki ucunda kurt kapası vardır. Ayrıca kollukları da kurt kafası şeklindedir.
Alaca bir ata binen Mergen, Yunan mitolojisindeki Hermes‘tir. Tanrı ve insanlar arasındaki iletişimi sağlayan bir habercidir.
YAŞAM AĞACININ SAHİBİ UMAY ANA
Türk mitolojisinde Umay Ana, doğum ve bereketin sembolüdür. Humay, Omay ve Imay isimleriyle de anılmaktadır. Dişi olarak tasvir edinir ve iyiliği temsil eder.
Doğacak olan çocukları belirler ve onları korur. Gümüş renkli uzun saçları vardır ve orta yaşlı görünür. Üç boynuzu vardır ve beyaz bir elbise giyer. Yaşam ağacının sahibi olarak tanımlanır ve yeryüzüne bereket saçar. Gökyüzünde yaşar ve yeryüzüne zaman zaman iner. Yanında kuğu veya zarif bir atla tasvir edilir.
Çocuğu olmayan kişiler, kendisine kurban adar. Hamileleri korur ve umacı gibi düşsel varlıkları gönderir. Ama bu korkutucu bir anlama gelmektedir. Eğer Umay Ana, bir evdeki çocukları korumuyorsa o çocuklar ölür. Bu nedenle de Kara Umay ismiyle de anılabilir.
DUMAN TANRISI KARLIK HAN
Ülgen’e kurbanların ruhlarını ileten karakterdir. Türk ve Altay mitolojisinde Duman Tanrısı olarak bilinir. Karluk Han ismiyle de anılır ve sembolü dumandır. İnsanların yaşamlarını denetleyen, bir değişik olduğunda da Ülgen’e ileten mitolojik karakterdir. Kurbanlar yakıldığı zaman çıkan duman, Karlık Han’ın geldiğinin habercisidir. Genellikle Suyla Han ile birlikte görülmektedir.
YER TANRIÇASI ÖTÜGEN ANA
Yer Tanrıçası olarak da bilinir. Devleti, hakimiyeti, hayvanları ve toprakla ilgili tüm ürünleri koruyan tanrıçadır. Sular, dağlar ve ağaçlarla bir bütündür. Bu nedenle de her şeyin anası olarak tanımlanır. Aynı zamanda yabani hayvanların sahibesi olarak da bilinir. Ölen insanların da göğsüne geri dönüp, yeniden doğduğuna inanılır.
Elinde dokuz kartal başlı bir asa bulunur. Bu asanın, hayat ağacını temsil ettiği bilinir ve beş tanesi doğuya, dört tanesi batıya bakmaktadır. Melek kanatları ile tasvir edilir ve elinde karşılıklı (ying-yang’a benzer şekilde) iki kartal kafasından oluşan kalkanı vardır.
YAZGI TANRISI SUYLA HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Yazgı Tanrısı, Suyla Han’dır. At gözlü, kartal gagalı, eşek kulaklı ve yılan saçlı olarak tasvir edilir. Su ile Güneş ve Ay’ın ışığından yaratıldığı bilinir.
Totemi, ağaçkakandır ve bu kuş, Tanrı’nın elçisi olarak kabul edilir. Suyla Han, insanları korumakla görevlidir ve Karlık Han gibi onların yaşamlarını denetler. Ülgen’in en önemli yardımcılarından birisidir. Şamana kurbanları götürürken yardımcı olarak, kötü ruhların saldırısından korur.
Suyla Han’ın gözleri, otuz günlük uzaklığı görecek keskinliktedir. At Gözlü Kartal ve İki Dilli Kekeme Han gibi isimlerle de anılmaktadır. At kafasından oluşan büyük bir kalkan taşır.
IRMAK TANRISI YAYIK HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Irmak Tanrısı, Yayık Han’dır. Irmaklardan ve göllerden sorumludur. 17 ırmağın buluştuğu yerde yaşamaktadır ve kamçısı şimşektir. Büyük Tufan’dan sonra gökyüzüne çıkmıştır. Irmaklara, rüzgar ve sularla hükmeder. Su yılanı ve su ejderi kılığına girebilir.
İnsanları kötülükten koruduğuna inanılır. “Yayık Kaldırma” adı verilen cansız nesne kurban etme törenleri kendisi için yapılmaktadır. Ayrıca ilkbahar geldiği zaman, at ve küçükbaş hayvanların ilk sütleri, bulgur ile lapa haline getirilir ve ırmaklara saçılır.
Göğün 3. katında oturan Yayık Han, şamanların düşünsel yolculuklarına yardım etmektedir. Kazak ve Kırgız hikayelerinde Tepegözü kör eden kahraman olarak adı geçer. Şamanların ayin ve törenlerinde oldukça önemli bir yeri vardır. Ayrıca Altaylar, ırmak taşkınlarında “Yayık sudan çıktı” derler. Taşan suların ruhudur ve yeryüzündeki tüm sular ona aittir.
Şaman dualarında Yayık tasviri sıklıkla yapılır. Bunlara göre; Ülgen’in habercisi, kızıl bulut kenarlı, gökkuşağı dizginli ve solgun şimşek kamçılıdır. Tuva şamanları tarafından “Ak Eren” olarak da adlandırılır. Bazılarına göreyse büyük bir ejderha görünümündedir.
GÜZELLİK TANRIÇASI AYIZIT VE KIZLARI
Türk ve Altay mitolojisinin Afrodit‘i, Ayızıt’tır. Yani güzellik tanrıçasıdır. Ayığsıt Hanım olarak da bilinir. Aşkın ve güzelliğin simgesi olarak betimlenir. Totemi ise kuğudur.
Kuğuların kutsal sayılmasının ve onlara dokunulmamasının sebebi de budur. Gümüş tüylü bir kısrak kılığına girebilir ve gökten bu şekilde iner. Kısrağın kuyruğu ve yeleleri ise kanat biçimindedir. Ormanlarda dolaşır ve beyaz bir kalpağı vardır. Aynı zamanda omuzlarını açık bırakan bir atkısı da bulunur.
Ayızıt; çocukları ve yavru hayvanları korurken, insanlara sevgi ilham eder. Sarayının kapısında elinde gümüş kaplar ve kamçılar olan bekçiler vardır. Bu bekçiler, kötü insanları içeriye almazlar. Ayızıt’ın kızları vardır ve onlar da kuğu kılığına girebilirler. Bu kızların büyülü, beyaz tülleri vardır ve bunları giydikleri zaman kuğuya dönüşürler. Ayrıca Ayızıt’ın kızları, beyaz turna kuşunu simgelerler.
Yakutlara göre Altın Kitap, Ayızıt’ın elinde bulunur. Bu kitaba, tüm insanların yaşamları kaderleri kaydedilir.
DOĞUM TANRIÇASI KÜBEY HATUN
Türk ve Altay mitolojisinde, Kubay Ana ismiyle de bilinen doğum tanrıçasıdır. Doğum yapan kadınları korur ve dişiliği simgeleştiren tanrıçadır. Süt Gölü’nden tulumlarla süt getirir ve doğacak çocuğun ağzına damlatır. Böylece çocuğun dışarı çıkmak istemesini sağlar. Yaşam ağacının içinde yaşar ve bacakları, ağacın kökünü andırır. Bedeni şişman değildir ve orta yaşlı görünür. Üst kısmı çıplaktır ve göğsünden süt verir. Uzun saçları vardır ve ışık saçar. Hamile bir kadın doğum yaparken, gökten iner ve onun yanında durur; ama kadın onu göremez. Çocuk doğduktan 3 gün sonra gider.
Kübey Hatun, yeryüzündeki saf ve temiz olan her şeyi korur. Bu nedenle de Temizlik Tanrıçası olarak görülür.
Altay Türklerinde kayın ağacının kutsal sayılmasının nedenidir. Özellikle beyaz ulu kayın ağaçları, ilahi kabul edilir.
Mitoloji dediğimiz zaman hemen hepimizin aklına Yunan veya Antik Mısır‘a ait tanrılar, tanrıçalar ve yaratıklar geliyor olabilir. Ama çoğumuzun bilmediği bir gerçek var; Türk mitolojisine ait ögeler. Genellikle dini inançla düşünüldüğü için yaratık gibi kavramlara pek inanmıyoruz.
Ama kahramanlık ve doğaüstü varlıklara ait birçok hikayemiz olduğu da aşikar. Kısaca en az Yunan kadar dikkat çekici bir Türk mitolojisi olduğunu bilmemiz gerekiyor.
İslamiyet öncesi Türk medeniyeti ve kültürü oldukça geniş bir dini yapıya sahipti. Bu dini yapının ne kadar karmaşık ve detaylı bir sisteme oturtulduğunu Türk mitolojisine ait tanrıları inceledikten sonra anlamak kolayca mümkün olacaktır.
TÜRKLERİN ATASI OĞUZ KAĞAN
Türk ve Altay mitolojisinde Türklerin atasıdır. Annesi Ay Kağan, babası ise Kara Han’dır. Aynı zamanda Oğuz Kağan Destanı‘nın başkahramanıdır. İlk Türk devletinin kurucusu olarak kabul edilen Oğuz Kağan’ın hayatı, daha doğumundan başlayarak olağanüstü olaylarla doludur.
Yüzünün maviye çalan al renkli, ağzının ise ateş gibi olduğu bilinir. Çok çabuk büyümüştür ve doğar doğmaz bir kere süt emip, ardından çiğ et yediği söylenir.
OĞUZ KAĞAN’IN BABASI KARA HAN
Kayra Han ile karıştırılmamalıdır. Kara Han, Oğuz Kağan’ın babasıdır ve Kara Ulus’un önderidir. Kara Ulus ise soylu olmayan insanlar için kullanılmaktadır. On oğlu ve dokuz kızı bulunmaktadır. Soylu olmadan, halktan bir kişi iken sonradan Han’lık kazanmıştır. Türk ve Altay mitolojisinde söylencesel hakan olarak bilinir. Karadeniz’de yaşar ve Akdeniz’in yanında ikincil öneme sahip olarak görülür. Bazı kaynaklara göre Oğuz Kağan’ın babası değildir. Yalnızca soyunun Ay olarak gösterilmesinden dolayı kelime benzeşimi de olabileceği düşünülmektedir.
Türklerde, kara kuzeyin sembolüdür ve gücü vurgular.
OĞUZ KAĞAN’IN EŞLERİ YARSUB VE GÖK-KAL
Oğuz Kağan’ın ilk eşi Yarsub’dur ve yer ile suyu temsil eder. Saçları akarsu gibi mavi, dişleri inci gibidir. Çok güzeldir ve Oğuz Kağan onu bir ağaç kovuğunda otururken görür ve onunla evlenir. Gök Han, Dağ Han ve Deniz Han isimlerinde üç oğlu olur. İkinci eşi ise Gök-Kal’dır ve gök ile havayı temsil eder. Son derece güzel, başında ışık demeti olan bir kızdır. Gökten mavi bir ışıkla düşer. Gün Han, Ay Han ve Yıldız Han isimli üç oğlu daha olur.
GÖKYÜZÜ KAĞANI GÖK HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Gökyüzü Kağanı‘dır. Oğuz Kağan’ın ilk eşi Yarsub’dan doğan oğludur. Gök Han, Türk yurdunun sınırsızlığını ve enginliğini simgelemektedir. Bu nedenle de gökyüzünün sonsuzluğu, büyük bir önem arz etmektedir. Totemi, sungur kuşudur ve maviye çalan rengi vardır. Diğer kuşları avlamaktadır.
DAĞ KAĞANI DAĞ HAN
Türk ve Altay mitolojisinde, Dağ Kağanı‘dır. Oğuz Kağan’ın ilk eşinden olan oğludur. Dağ Han’ın totemi, uçkuştur. Türk devletinin, ululuğunu ve büyüklüğünü simgelemektedir. Bu nedenle de bazı dağlar, Türklerde kutsaldır. Örneğin; Altay ve Tanrı Dağı. Bunlara ek olarak mitolojik dağlar da vardır ve bunların en önemlileri; gökyüzündeki Altındağ, yeraltındaki Bakırdağ, yeryüzündeki Demirdağ’dır. Altındağ, dokuz rüzgarın kesiştiği yerde başlamaktadır.
Demirdağ ise dokuz ırmağın kavuştuğu yerdedir. Bakırdağ ise dokuz yeraltı denizinin birleştiği yerde bulunur.
DENİZ KAĞANI DENİZ HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Deniz Kağanı’dır. Tengiz Han olarak da isimlendirilir. Oğuz Kağan’ın ilk eşinden olan son oğludur. Türk Devleti’nin denizlerdeki egemenliğini ve enginliğini simgelemektedir. Totemi, çakır kuşudur ve maviye çalan renklidir. Aynı zamanda çakır kışının denizi çağrıştırdığı bilinir. Ek olarak Oğuz Kağan Destan’ında gökten inen kurt, mavi bir ışık içindedir. Deniz Han’ın ismini bu şekilde aldığı bilinir.
GÜNEŞ KAĞANI GÜN HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Güneş Kağanı‘dır. Oğuz Kağan’ın ikinci eşinden doğan oğludur. Gün Han’dan türeyen boylar arasında en bilineni, Kayı Boyu‘dur ve bildiğiniz gibi bu boy, Osmanlı Devleti’ni kurmuştur. Güneş’e duyulan hayranlığın, mitolojik halidir. Gün Han’ın totemi, laçın kuşudur. Şahin olarak da bilinir ve diğer kuşları avlaması için kullanılır. Gün Han, altın bir otağ kurdurmuştur ve sağ tarafına 40 kulaç yüksekliğinde bir direk diktirmiştir. Bunun üzerine de altın bir tavuk koydurmuştur. Türk mitolojisinde altın, Güneş’i sembolize etmektedir.
AY KAĞANI AY HAN
Oğuz Kağan’ın ikinci eşinden olan oğludur ve ongunu kartaldır. Kartal, hükümranlığını temsil etmektedir. Türk ve Altay mitolojisinde Ay Kağanı’dır. Sara Han ve Hara Han olarak da anılır. Ay, birçok kültürde dişil bir varlıkken, Türklerde hem dişi hem de erkek Ay Tanrısı bulunur. Ama Ay Han bir tanrı değil, kutsal bir kişi olarak görülür.
YILDIZ KAĞANI YILDIZ HAN
Türk ve Altay mitolojisinde, Yıldız Kağanı’dır. Oğuz Kağan’ın ikinci eşinden olan oğludur. Yıldızlar, yön bulma ve yol gösterme özelliğine sahiptir. Yıldız Han da bunları nitelemektedir. Yıldızların simgesel olarak kişiliğe bürünmüş halidir. Ongunu, atmacadır.
KARTAL TANRIÇA BÜRKÜT ANA
Kartal Ana olarak anılır ve Türk, Altay, Moğol mitolojisinde Kartal Tanrıça‘dır. Şamanları yeryüzüne getiren tanrıdır.
İnanışa göre; Şaman olacak bir çocuğun ruhu, bir kartal tarafından yutulur. Daha sonra kartal, güneşli bir bölgeye göç eder ve çayırların ortasında bir kızıl çam ve bir kara kayın olan yere gelir. Kartal yumurtayı burada ağaçlardan birisinin tepesine bırakır. Yumurta bir süre sonra çatlar ve içinden bir çocuk çıkarak, ağacın altındaki beşiğe düşer.
Bazı Türk boyları, kartaldan türediklerine inanır. İyi şamanların, kızıl çam üzerindeki kızıl yumurtadan; kötü şamanların ise kara kayın üzerindeki kara yumurtadan çıktıkları bilinir. Kartallar ise ömrü boyunca şamanları korurlar ve yardımcı olurlar. Bu kartalın ise çok büyük olduğu ve sol kanadıyla ayı, sağ kanadıyla da güneşi kapladığı bilinir.
GÖKYÜZÜ TANRISI ÜRÜNG AYIĞ TOYON
Türk, Altay ve Yakut mitolojisinde, Gökyüzü Tanrısı‘dır. Ürüng Ay Toyon, Ayığ Han ve Ayıh Han gibi isimlerle de anılır. İnanışa göre; ilk insanı o yaratmıştır ve dünyayı idare eder. Yaratıcı ruhların da lideridir. İnsanların sahip olduğu yetenekleri o vermektedir ve ilham kaynağıdır. Toprağın bereketli olmasını da sağlayan Ürüng Ayığ Toyon, yaratıcılıkla ilgili tüm unsurların kaynağı olarak görülür.
Yiğitleri ölümden kurtardığına ve ölen kahramanlara yeniden can verdiğine inanılır. Ürüng kelimesi, beyaz, saf ve temiz olarak tasvir edilmektedir.
Ürüng Ayığ Toyon’a, beyaz at kurban edilir ve canlı olarak doğaya salınır. Bundan sonra kimse o hayvana el sürmez. Göğün 13. katında oturur ve insanların ısınması için Güneş’i yaratmıştır. Görünüm olarak ulu ve nurlu olarak tasvir edilir. Elinde ise kurt başlı bir asa vardır. Ongunu da kartaldır. Eşinin ise Kübey Hatun olduğu bilinir. Kimi kaynaklar ise eşinin Ayızıt olduğunu göstermektedir.
Yakut halkının inanışında da gökyüzünün tanrısıdır. Gökyüzünün en üstünde, iki beyaz güneş ile yaşayan yaşlı bir adam olarak tasvir edilir. İki beyaz güneşi birbirinden ayırarak, insanların ısınması için 3. Güneşi yaratmıştır.
LOĞUSA KADINLARIN DÜŞMANI ALKARISI
Türk, Anadolu ve Altay halklarının inancına göre loğusa dönemindeki (yeni doğum yapan) kadınlara ve atlara musallat olduğuna inanılan yaratıktır. Bu efsanenin temeli ise Şamanizm’e uzanmaktadır. İnanışa göre; loğusa kadınların ve yeni doğmuş çocukların ciğerleriyle beklenmektedir. Korunmak için de çeşitli yöntemlere başvurulur. Loğusa kadın yalnız bırakılmak, ışık sürekli açık tutmak, başucuna Kuran-ı Kerim koymak, yüzünü kırmızı örtü ile örtmek gibi yöntemlerdir. Alkarısı’nın, albastıya neden olduğuna inanılmaktadır.
Tevrat ve İncil’e göre Alkarısı’nın, Adem’in ilk karısı olduğuna inanılan Lilith ile de eşleştirildiği bilinmektedir.
Türk mitolojisi yaratıkları arasında olan Alkarısı, kırmızı ve uzun bir elbise giyer. Çirkin, uzun boylu, iyi yapılı ve dağınık saçlı olarak tasvir edilir. Bazılarına göre tek gözlü çirkin bir yaratıktır. Bazıları ise Alkarısı’nın, dünyanın en güzel kadını olduğu söylemektedir. En çok sevdiği şeyin, at yelesini örmek olduğu bilinir.
KUTSAL YOL GÖSTERİCİ SİGUN GEYİK
Sigun Geyik olarak da adlandırılır ve Türk, Altay, Moğol mitolojisinde kutsal geyiktir. Türk lehçesinde alageyik olarak da bilinir. Türk mitolojisi hayvanları arasında kutsaldır. Bazı Türk ve Moğol boyları, soylarının bu hayvandan türediğine inanılır. Bu soyun bir kolu, Gökkurt iken; diğer kolu Gökgeyik’tir. Ayrıca geyik sürülerinin başında bulunan idareci kurtlara da Gökgeyik ismi verilir.
Bu geyiklerin, boynuzları ise en önemli sembolleridir. Dokuz boynuzluğudur ve boynuzlar, dokuz budaklıdır. Aynı zamanda yeryüzünün simgesidir. Anadolu ve Asya halı desenlerinde de geyik motifinin bolca işlendiği bilinmektedir.
Bir Türk efsanesinde bu geyikten şu şekilde bahsedilir. Türklerin ataları hayatlarını bir mağaranın içinde sürdürürdü. Her gün güneş battığında göl ruhu, ak geyik şekline giren kocasını deniz altına götürüp, sabah olunca denizden çıkarırdı. Bu geyik, öküz başlı ve at kuyruklu tasvir edilirdi. Kutlu bir hayvan olarak da erenlerin ve ozanların yanında yer aldıkları bilinir.
Geyik; Türklere Ergenekon‘a girişte, Hunlara batıya göçlerinde yol göstermiştir.
ÇOCUKLARIN İSİM BABASI GÖK SAKALLI HIZIR
Kayın ağacından inip insanlara yardım eden ve çocuklara isim veren mitolojik karakterdir. Altın sakallı, ay koca olarak da tasvir edilmektedir. Ak-boz olarak tarif edilen bir ata binmektedir. Bu at; kanatlı, boynuzlu veya balık pullu ve kuyruklu olarak tasvir edilmektedir. Gök Sakallı Hızır, ölüme çare aramıştır ve yolu süt gölüne düşmüştür. Burada havada uçmak için kanatlı, suda yüzmek için yüzgeçli atlara rastlamıştır. Uçan atların kanatlarını uçmamaları için kırmıştır ve diğer atlarla çiftleştirmiştir. Cins atlar da bu şekilde türemiştir. Aynı zamanda Hızır’ın atı bengisu içtiği için ölümsüzdür.
Elinde kurt başlı bir asa tutar ve buna çevgen denir. Diğer elinde de yine kurt başlı, bir kama tutmaktadır.
ATEŞ TANRIÇASI OD ANA
Od Ana ismiyle de bilinen tanrıça, Türk, Altay ve Tatar mitolojisinde Ateş Tanrıçasıdır. Ocağı ve içinde yaşanan ateşi korumaktadır. Kırmızı giyinen, yaşlı bir kadındır. Ateşin yayılmasıyla dalgalanan kırmızı ipekten bir kaftanı bulunmaktadır. Genç ve al bir kısrağa binmektedir. Uzun, kırmızı ve örgülü saçları bulunmaktadır. Saçları da ateşi simgelemektedir. Çok büyük göğüslü bir şekilde tasvir edilir. Her ocağa bir koruyucu ruh olarak gönderilir. Yedi oğlu vardır ve hepsi Ateş Tanrısı’dır. Yeryüzündeki ilk ocağı ise Ülgen’in kızları yakmıştır ve Od Ana’ya emanet etmiştir.
Od Ana, dokuz ateş ırmağının kavşağında, dokuz köşeli bakır bir evde yaşamaktadır. Bu evin ise ülkenin koruyuculuğunu simgelediğine inanılmaktadır.
Türkler dünyanın en eski kültürüne sahip ırklardan biridir. Bu yüzdendir ki kendine ait mitolojik inançlarının olmaması düşünülemez. Mitolojinin en belirleyici özelliği şüphesiz inançla alakalı olmasıdır. Bu sebeptendir ki günümüze kadar yazılı ya da yazısız bir şekilde gelebilmişlerdir.
Bütün bunlara rağmen ne yazık ki Türk mitolojisi’yle ilgili ilk araştırmalar da bulunanlar yabancılar olmuştur. Çin yazılı kaynaklarından Yaratılış Destanı ile bilgileri Rusçaya aktaran ilk papaz İ.Buçirin olmuştur. Biçurin’in üç ciltten oluşan detaylı bir araştırması bulunmaktadır.
FİLOZOF BÜGÜ KAĞAN
Büğü Tekin ismiyle de bilinir ve Uygurca filozof anlamında kullanılır. Aynı zamanda büyücü ve sihirbaz olarak da adlandırılır. Savaşçı bir kağan değildir ve Mani dinini, Uygurların resmi dini olarak kabul etmiştir. Bu dinin mensupları ise beyaz bir elbise giymektedir.
TEK GÖZLÜ DEV TEPEGÖZ
Türk mitolojisi yaratıkları arasında yer alan tek gözlü bir devdir. Kaf Dağı’nda yaşar ve annesi, alageyik şekline girebilen bir peridir. Bu perinin, bir çobanla birleşmesinden doğmuştur. Mitolojide bu dev, bazen kadın bazen de erkek olarak tasvir edilir. Büyülü bir yüzük taşır. Yalnızca gözünden vurularak öldürülür ve bedeninin diğer kısımlarına silah işlememektedir. İnsan eti yer ve insan kemiklerinden örülmüş bir kalede yaşar. Aynı zamanda bazen demir kıyafetli olarak anlatılır. Kirgis adını taşıyan bir tepegöz ise en tehlikelisi olarak bilinir.
Bir Dede Korkut masalında ise kılıcın kesmediği, okun işlemediği bedeni olan, yalnızca gözünden zarar gören, çobandan olmaz, periden doğma bir canavardan bahsedilir. Basat isimli kahraman bu canavarı öldürür.
DENİZ TANRIÇASI GEYİK TANRIÇA
Göktürklere ait bir mitolojide, atalarından birisinin bir mağarada ak geyik kılığına giren bir deniz tanrıçası ile ilişkisi olduğu anlatılmaktadır. Nesillerinin kurttan geldiğini söyleseler bile dişi bir ak geyiğin rol oynadığını da söylerler. Bu nedenle de geyik tanrıça veya deniz tanrıçası olarak anılan, yol gösterici dişi bir geyik vardır.
Geyik Tanrıça’nın kafasında geyik boynuzu bulunmaktadır. Aynı zamanda kanatları vardır ve siyah örgülü uzun saçlarıyla tasvir edilir.
YOL GÖSTERİCİ VE SAVAŞÇI GÖK KURT
Bozkurt olarak bilinen Gök Kurt; Türk, Moğol ve Altay mitolojisinde kutsal hayvandır. Aynı zamanda ulusal semboldür. Yol gösterici, kutlu kurt gibi isimlerle de anılır.
Türk ve Moğol boylarının ortak ongunudur. Göktürklerin, mavi bayraklarında da kurt başı resmi vardır. Bozkurt, gökyüzünü temsil etmektedir. Savaşçılığı, özgürlüğü, doğayı da temsil etmektedir. Türk ulusunun başına bir kötülük geldiğinde ortaya çıkarak yol gösterdiğine inanılmaktadır.
Kurttan süt emen çocuğun hikayesi de 6. yüzyıla kadar betimlenmiştir. Erenlerin ve evliyaların, bazen kurt kılığına girdiğine inanılmaktadır. Türk ve Hilal taktiği neden yarım çember ile düşmanı alt etme yöntemi de kurtlardan öğrenilen bir yöntemdir. İlk defa Türkler uygulamıştır.
Bozkurt, Türklerin ulusal sembolüdür ve tarih öncesi zamanlardan beri kutsal görülmektedir. Bunun nedeni ise bir bozkurdun soyundan geldiklerine inanmalarıdır. Bugün ise Türk milliyetçiliğinin sembolüdür. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türk paralarının üzerine Bozkurt resmi basılmıştır.
Birçok destana, bozkurt konu olmuştur. Türeyiş Destanı‘nda erkek kurt önemli bir rol oynamaktadır. Hiung-nu tanyusu iki güzel kızını Tanrı’ya sunmak istemiş.
Bu nedenle ülke sınırında yüksek bir kule yaptırmış ve Tanrı’ya kızlarını almak için yalvarmış. Onları kuleye bırakmış ve bir yaşlı kurt kulenin dibindeki mağaraya yerleşmiş. Kızlardan birisi kurdu Tanrı zannetmiş ve onun karısı olarak çocuğunu doğurmuş.
Bozkurt Destanı olarak bilinen Aşina’nın yaratılış destanı da bilinen efsanelerdendir. Bu efsaneden Asena başlığında bahsetmiştim. Ayrıca Han Kitabı’nda yer alan Vusun Destanı’nda karganın etle, kurdun ise sütle beslediği bir çocuktan bahsedilmektedir.
Ergenekon Destanı ise Göktürk destanıdır ve Börte Çene’ye erkek bir kurt rehberlik etmiştir.
YİĞİTLİĞİN SEMBOLÜ ALP ER TUNGA
Efsanevi bir Türk kahramanıdır ve Saka Hanı olarak da bahsedilmektedir. Tunga kelimesi, yırtıcı ve leopar cinsinden bir hayvana verilen isimdir. Yiğitliği sembolize ettiği için Alplara verilmektedir. Uzun saç, Alplarda semboliktir ve bu hayvanların postları giyilmektedir.
Postlar ise savaşçılığı sembolize etmektedir. Alp Er Tunga, iki leopar ile resmedilmektedir ve kıyafeti de bir posttur. Postun dişleri de başının üzerinde görünmektedir.
Alp Er Tunga, Türkler dışında Selçukluların 33 atasından birisidir. Yeraltında 100 sütunlu demir bir sarayda yaşar ve Alpar ismiyle anılır. Turancılara göre Türklerin eski atalarının soyundan gelmektedir. Divan-ı Lügati’t-Türk, Kutadgu Bilig ve İran destanı olan Şehname’de bahsedilen kahraman Efrasiyab ile aynı kişi olduğu belirtilmektedir.
YERALTININ YILANLARI ABRA VE YUTPA
Türk ve Altay mitolojisi yaratıkları arasında yer alan yeraltı yılanlarıdır. Abra yerine; Abura ve Apra isimleri de kullanılır. Yutpa yerine de Yutma ve Utma isimleriyle anılırlar. Yeraltındaki büyük denizde yaşayan, ejderhaya benzeyen iki dev yılandır. Başları, timsaha benzer ve çatal kuyrukları bulunur. Dört ayaklıdırlar ve parlak bakır renkli gözleri vardır. Erlik’in sarayını koruduklarına inanılır ve onun hizmetkarlarıdır. Bazı kaynaklara göre de Toybadım Irmağı‘nın kıyısında yaşayan canavarlardır.
GIDIKLAYAN ORMAN CİNİ ARÇURA
Türk ve Çavuş mitolojilerindeki orman cinidir. Arçuray ve Arçuri gibi isimlerle de anılmaktadır. Şeytani ve kötücül bir varlıktır. Uzun saçları olan, kara görünümlü, kıllı vücutlu bir mitolojik karakterdir. Üç kolu ve bacağı vardır.
Öldürmeyen ama insan bedenine zarar veren Arçura’nın insanları gıdıklayarak öldürdüğüne inanılmaktadır. Kızıl gözlü olduğu ve at sırtında dolaştığı bilinmektedir.
Aksakallı bir adam, yayınbalığı, kuş ve keçi kılığına girebilir. Genellikle erkek görünümlü tasvir edilmektedir.
YAŞAM KAYNAĞI TOPRAK ANA
Türk ve Altay mitolojisinde, Toprak Tanrıçası‘dır. Besleyici, barındırıcı ve yaşam vericidir. Göğün 3. katında oturmaktadır ve sekiz köşeli evi vardır. Kutlu ve güçlü mitolojik karakterlerdendir. Evrenin ruhu olarak tanımlanır ve her arazinin bir iyesi olduğuna inanılır. Türk boylarında eril bir varlık olarak görülür ve Anayurt kavramının simgesidir.
YOLDAN ÇIKARTAN CİN AZMIÇ
Türk ve Balkar mitolojilerinde, Kayıp Cini veya Yol Cini olarak tanımlanır. Aznıç ve Azıtkı isimleriyle de anılır. Şeytani bir ruhtur ve belli bir görüntüsü tasvir edilmemektedir. İnsanın düşmanıdır ve tek başına yola çıkan insanları kurban seçmektedir. İnsana, tanıdık biriymiş gibi seslenir ve insan dönüp baktığı zaman Azmıç’un buyruğu altına girer. Daha sonra da Azmıç bu insanı, kayalıklardan aşağı atar.
DOKUZ YIL SAVAŞAN BÜKREK VE SANGAL
Türk ve Altay mitolojilerinde birbiri ile savaşan iki ejderhadır. Savaşırken, Yin-Yang sembolünü anımsatırlar.
Bükrek; Bukra ismiyle de bilini ve iyiliği temsil eder. İnsana zarar vermeyen ve yardımcı olan ejderhadır. Kanadı yoktur ve uçamaz. Denizleri birbirine bağlayan büyük denizde yaşar. Sesinin güzel olduğuna ve kötü ejderhaları kaçırdığına inanılır. Sangal ise kötülüğü temsil eder ve Bükrek ile dokuz yıl süren savaşta yenilmiştir.
Türk mitolojisinin Yunan, Mısır ve Nors (İskandinav) mitolojisine göre daha az biliniyor olmasının nedeni Türklerin daha geniş bir alana yayılmasına ve İslamiyet'e girmelerinin ardından Türklerin İslam öncesine dair bilgileri kayıt altına almamaları hatta bu kültürün tamamen unutturulmaya çalışılmasıdır.
Kökleri Orta Asya Şamanlığına kadar dayanmaktadır. Şamanizm Grönland’dan Doğu Sibirya’ya kadar yayılan geniş bir alan üzerinde yaşayan birçok Türk-Moğol kavimleri, hatta Laponlar ve Eskimolar arasında yaygın olan ortak bir sihri din sistemidir.
DERELERİN KORUYUCUSU ÇAY NİNESİ
Türk ve Azeri mitolojisinde derelerde ve çaylarda yaşadığına inanılan ruhani varlıktır. Çay iyesinden türeyen bir kelimedir. Yaşlı kadın görünümünde olduğuna inanılır.
Aynı zamanda köprüden geçerken suya çok bakılması durumunda sinirlendiği ve insanın başını döndürdüğü söylenir. Başı dönen insanın, gözünün kararıp çaya düştüğü şeklinde bir efsane vardır. Suya çöp atmak gibi Çay Ninesi’ni sinirlendiren durumlar dışında insana zarar vermediği bilinir.
TEPEGÖZÜN KARDEŞİ DEMİRKIYNAK
Yaztırnak, Demirtırnak gibi isimlerle de anılır ve Tepegözün kızı veya kız kardeşi olarak tanımlanır. Korkunç sesler çıkartan, bu sesle insanların delirmesine yol açan, pis kokulu bir yaratıktır. Efsaneye göre Bigadiç dağlarında yaşamaktadır. Sudan korkan ve bu nedenle onu görünce suya giren insanlara zarar veremediğinden de bahsedilmektedir. Çelik gibi tırnaklı, kıllı vücutlu, kahverengi derili olarak tasvir edilir.
KANATLI AT TULPAR
Pegasus’a benzeyen, kanatlı at figürüdür. Kırgızların Manas Destanı‘nda adı geçer ve rüzgardan hızlı oldukları söylenir. Ayrıca Kazakistan’da yapılan bir arkeolojik çalışmada keşfedilen Esik Kurganında bulunan altın elbiseli adamın başlığında tulpar figürü bulunmaktadır. Türk, Kırgız ve Altay mitolojilerinde adı geçmektedir. Genel olarak beyaz veya siyah olarak tek renkte bir attır.
Beyaz kanatları olan Tulparların, Tanrı tarafından yiğitlere yardımcı olması için yaratıldığına inanılmaktadır. Kanatlarını ise yalnızca karanlıkta, büyük engellerle karşılaştığında ve mesafeleri aşarken açtığı bilinir.
ADAGAN
Adagan Han (Adağan Han) - Türk ve Altay mitolojisinde Dağ Tanrısı. Atagan Han veya Adahan Han olarak da bilinir. Dağları ve üzerinde yaşayan varlıkları korur.
Özellikle dağlardaki at ve sığır sürülerinin koruyuculuğunu yapar. Buralardaki canlılara zarar verenlere çok kızar. Eski biçiminin Pataghan olduğunu ileri süren görüşler vardır. Koruduğu varlıkları kıskandığı söylenir.
AĞAÇ ATA
Türk Mitolojisinde ve halk kültüründe Ağaç Tanrı. Farklı şivelerde Ağaç (Ağaş, Ağas, Yağaç, Yığaç, Cığaç, Eves) Ata olarak da bilinir. Moğolcada Mod ve Modun (Modon) Eçege olarak söylenir.
AK OĞLANLAR
Türk ve Altay mitolojisinde İyilik Tanrıları. Ak Erler de denir. Ülgen Han’ın oğullarıdırlar. Kıyatlar adı da verilir. Yedi kardeştirler. Yedi Altay boyunun koruyucusudurlar. Yedi Kat yeraltını sembolize ederler. Kıyat sözcüğü aynı adlı bir Moğol boyunu çağrıştırmaktadır. Moğollarda Kıyat ve Kıyan adlı iki akraba boy vardır. Ak Oğlanların adları şu şekildedir:
KARAĞUS HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Kuşlar Tanrısı. Karaguş veya Harahus olarak da anılır. Karağuş şeklinde de söylenir.
Kuşlara hükmeder. Tanrı Ülgen’in oğludur.1 Karakuş Türklerde büyük ve yırtıcı kuşları tanımlamakta kullanılan ortak bir tabirdir. Ayrıca, kam'ın ayin sırasında yaptığı hareketlerin, bazı yörelerde rastlanan kartal oyunu ile temsil edildiği görülmektedir. Kartal oyunu Siirt'te, “Harahusta”, Urfa ve Adıyaman’da “Karakustana” şeklinde söylenir. Hınıs'ta ise “Yarkusta” oyunu denir. Bu oyunun Karakuş Han’a bir saygı içermesi de muhtemeldir.
KARŞIT HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Temizlik Tanrısı. Karzıt olarak da tanınır. İnsanlara temizliği öğretmiştir. Ülgen Han’ın oğludur. Ülgenin oğulları içinde en duygulu olanıdır.
Temizlik Türk kültüründe çok önemli bir yere sahiptir. Su, ateş, toprak temizleyici unsurlar olarak görülmüştür. Su zaten en önemli temizleyicidir. Ateşin de gözle görülmeyen mikroskobik canlıları öldürdüğü günümüzde bilimsel bir gerçektir. Toprak ise ölen canlıların gömülerek hastalıklara neden olmalarını engeller. Köylerde kadınlar, kimyasal temizleyicilerin bulunmadığı dönemlerde tabak, çanak gibi mutfak gereçlerini ırmak ve dere kıyılarında mil ile (balçıklı kum) veya külle ovalayarak temizlemekteydiler. Karşıt Han, temiz insanlara yardımcı olur.
PURA HAN
Türk ve Altay mitolojisinde At Tanrısı. Bura Han olarak da bilinir. Şamanların göğe çıkmak için kullandıkları atlara Pura (Bura) adı verilir. Sonraları İslamdaki Burak adlı binek ile özdeşleşmiştir. Bu hayvanlar kurt başlı olarak betimlenirler. Bu atları kendilerine Pura Han getirir. Pura Han ve Puralar şamanı kötü ruhlardan korurlar. Ülgen Han’ın oğludur. Şamanların gökyüzüne çıkmak için kullandıkları, kurt başlı atların adı. Bu atlar şamanları kötü ruhlardan korurdu.
BURÇA HAN
Zenginlik Tanrısı. Türk ve Altay mitolojisinde gönenç tanrısı. Yeryüzündeki huzur ve refah meydana getirir. Tanrı Ülgen’in oğludur.
YAŞIL HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Doğa Tanrısı. Yeşil Han veya Çeçil (Çecil, Cecil) Han olarak da söylenir. Doğayı korur, bitkilere can verir. Yedi Altay boyundan birisinin koruyucusudur. Doğanın yeşillenmesini ve doğumunu (baharı) yönetir. Tanrı Ülgen’in oğludur. Türk kültürü doğayla bütünleşik ve onu kendi parçası gibi gören bir yaklaşıma sahiptir. Doğayı tüketmeyi ve onu cansız bir nesne görmeyi hiçbir zaman kabul etmemiştir. Bunun en somut örneği Yaşıl Han’dır. Bahar aylarında derelere ve göllere dökülen sütler, çökelekler, peynirler, ekmekler hem bir Saçı (Kansız Kurban) hem de buralardaki canlılar için bir besin niteliğindedir. Doğaya yönelik bu saygıyı şu cümlelerde rahatlıkla görebiliriz.
KANIM HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Güven Tanrısı. Yeryüzündeki dürüst ve güvenilir insanları korur. Ülgen Han’ın oğludur.
Er Kanım olarak anılır. Güvenilirlik Türk inanç sistemindeki önemli kavramlardan birisidir. “Eline, beline, diline sâhip ol!” (Hacı Bektaş-ı Veli) sözü bu anlayışın en özlü ve en muhteşem anlatımıdır.
BAKTI HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Lütuf Tanrısı. Paktı Han olarak da söylenir. Yeryüzündeki iyiliklere vesile olur. İnsanlara lütufta bulunur. Tanrı Ülgen’in oğludur. Şor Türklerinde güz mevsiminde kendisine “Paktıgan” adı verilen bir tören yapılır. Adı Koça Han ile birlikte anılır. Kök (bahar) mevsiminde ise “Koçagan” töreni gerçekleştirilir.
ALAZ HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Ocak Tanrısı. Alas Han olarak da bilinir. Evlerdeki ateşi korur. Evcil hayvanların da koruyuculuğunu yapar. Ocak ve içindeki ateşi kutsaldır ve ona saygılı davranılmalıdır. Aksi takdirde Alas Han kızarak yangın çıkartır. Türklerde gökyüzü büyük bir çadır olarak düşünüldüğü için, ev tanrısı olan bu ruh, yeryüzünün sıcaklığına da müdahale eder. Ülker burcunun altı yıldızı göğün altı deliğidir ve oradan sıcak hava üfler. Böylece yaz gelir.
ALDACI
Türk ve Altay mitolojisinde Ölüm Tanrısı. "Aldaçı Han" olarak da bilinir. Yeraltı tanrısı Erlik'in insanların canını alması için yeryüzüne gönderdiği ve onun elçisi olduğuna inanılan kötü ruh. Ölüm meleği. İslamiyet sonrası Azrail ile özdeşleşmiştir.
ALIĞ HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Körler Tanrısıdır. Bir dağ ruhudur. Kör bir ihtiyardır. Alı Han (Alı Xan) veya Alu Han (Alu Xan) olarak da bilinir.
ALLAY HAN
Türk ve Altay mitolojilerinde Vatan Tanrısı. Alay Han veya Alıy Han olarak da bilinir. Vatanı korur. Işıklı bir görüntüsü vardır. Karısının adı da aynıdır (Alay Toyon ve Alay Hatun olarak bilinir). Yurduna ihanet edenlere hastalık ve bela getirir. İlk Ata olan Elley ile adında bir bağlantı vardır.
Fakat aynı kişi olduklarını öne sürmek pek mümkün görünmemektedir. Halay sözcüğü de toplumsal birlikteliğin simgesel bir dışavurumudur ve aynı kelime kökünden gelir.
ALTAY HAN
Türk, Altay ve Moğol mitolojisinde Dağ Tanrısıdır. Bazen Altın Tanrısı olarak da görünür. Altın Han, Altun Han, İlten Han olarak da söylenir. Moğol mitolojisinde Altan Han veya Alt Han olarak bilinir.
Türk mitolojisinde, ata kültü, tanrı inancı özellikle Şamanizm veya Budizm, balballar, anıtlar, göçebe yaşam kültü ve elbette hayvan üslubu Türk sanatı ve mitolojisinde akla ilk gelen konular olmaktadır.
Avrupa Mitolojisine kaynaklık eden Yunan veya Roma mitolojisi de evren ve dünyanın başlangıcı, insanın var oluşu, doğada var olan olgular ve Olympos’lu büyükler yani Tanrı, Tanrıça, Yarı Tanrılar veya mitolojik-efsanevi yaratıklardan oluşan zengin mitolojisi ile dikkat çekmektedir. Olaylar örgüsünde doğma, yaşam, evren, doğa gibi kült inanışların varlığı görülecektir.
Mitoloji ve Türk kelimeleri, bir araya çok sık gelmeyen kavramlardır. Ya da öyle olduğu düşünülebilir. Ancak ayrıntılarla ele alındığında, Türk mitolojisinin de ne kadar değerli ve geniş kapsamlı olduğu gözlenecektir.
ARSAN DOLAY
Türk ve Yakut mitolojisinde açgözlülük tanrısı. Dulay Han veya Doğulay Han olarak da bilinir. Sınırsız servete sahiptir. Kötü ruhların bir kısmının önderi konumundadır. Boynuzlu ve sakallıdır. Gölgesi yoktur. Karısı ve yedi oğlu vardır.
Şeytani güçlerle bağlantısının bir simgesi olarak, boynuzlu ve sakallı düşünülen ve hesapsız servete sahip olan Arsan Dolay Han, yeraltı dünyasının en derin katında yaşayan bir varlıktır. Kendisinin dikkatinin çekilmesinden korkulduğu için adının söylenmesinden sakınılır. Oğullarından her biri, bir kötü ruh takımının başında bulunur. Bu ruhlar insanlara çeşitli acılar yaşatırlar. Bu acılardan korunmak için, onlara kanlı hayvan kurban verilmesi gerekir.
AHA
Türk ve Altay mitolojisinde Hayvan Tanrısı. Ahağa Han da denilir. Hayvanları Korur. Hayvanların ağası, onların efendisi olarak görülür. Ülgen tarafından yabani hayvanların ve onların yavrularının sorumluluğu kendisine verilmiştir. Türk kültüründe insanların diğer canlılarla, hayvanlarla, bitkilerle ve hatta cansız varlıklarla kardeş olarak görülmesinin en güzel dışavurumlarından birisidir.
Yakutlardaki Aha adlı ırmak tanrıçası ve Anadoludaki Aka adı verilen Ana Tanrıça ile de ilgilidir.
AKBUĞA
Akbuğa, tıp tanrısı olarak da bilinir. Eski Türk geleneğinde sağlık ve şifa tanrısıdır. Beyaz bir yılanı vardır
ŞALIK HAN
Şalık Han, Türk ve Altay mitolojisinde Av Tanrısı olarak geçmektedir. Çalık Han veya Salık Han olarak da bilinmektedir. İlk yaratıldığında ormanlarda avlanan bir insandır. Haddinden fazla güçlü olan ve cüssesi büyük boyuneğmez biridir. Kendini beğenmişliği yüzünden kendine güvenide tamdır. Bir gün yer altına inerek Erlik’in sarayının kapılarını kırmıştır. Buna sinirlenen Erlik onu okuyla ayağından ve dilinden yaralamış, böylece peltek ve topal bir ruha dönüşüp göğe uçmuş.
İNEHSİT
Altay Şamanizmde doğum tanrıçasıdır. İnehsit Hanım ya da İyehsit Hatun olarak da bilinmektedir.Güçlü güçleri ile doğum yapan varlıklara yardım etmesi ile bilinir. Bir şaman doğarken gülerek hayata başlar. Gülerek hayata başlaması bolluk ve tokgözlülük anlamına geldiği için önemlidir
KOVAK
Kovak, gökyüzünün tanrısıdır. Her gün yeni bir güneş çıkmasına sebep olan Kovak, Yelbegen tamamen karanlığa neden olmak için onu avlamaya çalışır. İnsan ve hayvanlara süt vermesi ile bilinmesinin yanı sıra Yakutlara göre bu Gök Ana, herkesin eşini bularak onları birleştirir. Yeni evlileri de korumaktadır.
UREN
Uren, hasat tanrıçasıdır. Ürünlerin bereketli olmasına destek olan Uren, hasat mevsiminde ekinlerin harman edilmesinde çiftçilere kolaylık ve güç verir.
ZARLIK
Türk , Moğol ve Altay mitolojisinde Yargı Tanrıçası olaak anılan Zarlık, Yarlıg Hanım olarak da bilinir ve yargıçları korur. Zarlık Hanım 17 büyük gökyüzü mahkemesinin en başında yer alır. Türk Moğol kültüründe adalet ve yargı çok önemli bir konumdadır. Adaletli davranmayan yöneticilere lanet edilmektedir. Lanet edilen bu yöneticilerin başlarına en kötü felaketlerin geldiğine dair bir inanış mevcuttur.
ZADA
Zada, rüzgar tanrısıdır. Rüzgârlar ve fırtınalar Zada’nın emrindedir. Zada, 13 rüzgârın kesiştiği yerde yaşamını sürdürür. Rüzgârların üzerine binip yolculuklar yapar böylece istediği yere bir anda ulaşır. Şahin kanatları olan kahverengi bir atı vardır. Şahin kanatlı atı ile beraber rüzgârları sürer.
UKULAN
Ukulan - Türk, Altay ve Yakut mitolojilerinde Su Tanrısı olarak bilinen Ukulan Han suyun temizliğini ve balıkları koruması ile bilinir. Balıklarla ilgilnen Ukulan’dan balık tutmadan önce izin istenir ve balık avının uğurlu geçmesi için dilek dilenir. Suyun kirlenmesine ve göllerin kurumasına neden olanlara kızar ve kızdığı bu kimseleri ise cezalandırır.
IZIH HAN
Türk ve Altay mitolojisinde hayvan tanrısı olarak bilinen Izıh Han, Itıh Han olarak da anılmaktadır. Hayvanları ve hayvanlar arasında özellikle atları, koruyan tanrıdır. Bu tanrı dağların zirvesinde yaşar.
UÇAR HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Haber Tanrısı. Kötü haberleri getiren tanrıdır. Erlik Han’ın oğludur. Bazen casusların tanrısı olarak görülür. Türklerde "Çaşıt", casus demektir. Çaşmak/Çaşıtlamak ise casusluk yapmak anlamına gelir. Uçar Han da çaşıtları (casusları) korur.
YABAŞ HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Bozgun Tanrısı. Cabaş Han olarak da anılır. Yeryüzünde kötülüklere ve bozgunculuğa sebebiyet verir. Karakam (kötücül şaman) ile Erlik arasında arabulucuk yapar. Erlik Han’ın oğludur. Aygır yeleli olarak betimlenir.
TEMİR HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Demir Tanrısı. Temür (Timür) Han olarak da bilinir. Moğollar Tömür Han derler. Demir madenlerini, demirci ocaklarını ve demircileri korur.
"Akacak kanı yok, çıkacak canı yok" diye anlatılır. Pek çok boyların halkı and içtiklerinde, demiri ululamak için kılıcı çıkararak yanlamasına öne korlar. "Bu demir, gök renkli girsin kızıl renkli çıksın" derler ki "sözünde durmasan kılı kanına bulansın, demir senden öcünü alsın" demektir.
ÇAKAY HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Yıldırım Tanrısı. Çakkay veya Şakkay olarak da bilinir. Şimşekler ve yıldırımlar çaktırır.
Yayına koyup attığı oklar yıldırımlardır. Yerdeki kötü ruhları izler ve onların saklandığı ağaçların üzerine ateşini gönderir. Yıldırım düşen ağaçtan bir parça alınıp saklanırsa eve kötü ruhların girmesi engellenir. Bazı Türk toplulukları Yıldırım Tanrısı'na süt yada ayranı saçı (cansız kurban) olarak verirler. Süt yıldırım ateşini söndürebilen ve uzak tutabilen tek şeydir.
Yıldırımın düştüğü yer, artık Çakay Han’a aittir ve orayı kimse mülk edinmez. Moğollar şimşek ve yıldırım’dan korkarken Türkler bundan sevinç duyarlar. Moğol tarihinde yıldırım ve kapalı gökyüzü nedeniyle yarım kalan veya kaybedilen savaşlar olduğu söylenir. Türkler yıldırım düşünce at sürüp göğe ok atarak bu sevinçlerini gösterirler.
Yıldırım baharda Yenigün’ün (Yeniyıl’ın) haberscisi demektir. Çünkü yıldırım da Tanrı’nın okudur. Onun oklarını kabul ettiğini böyle bildirmek gerekir. Ayrıca yıldırımın düştüğü yere tapınak yapılır. Yeryüzündeki tüm ilkel toplulukların ortak belleklerinde mutlaka yıldırımlara dair anılar (söylenceler) bulunur.
ANDAR HAN
Türk ve Altay mitolojilerinde Ateş Tanrısı. Andır Han olarak da bilinir. Ateşi korur. Bazen kızarak yeryüzünde yangınlara neden olur. Elinde bir yola (meşale) ile betimlenir. Saçları ateştendir. Gözleri alev saçar. Heybetli ve kaslı bir görünümü vardır. Meşalesi kendiliğinden hiç sönmeden sürekli yanar. Bitkilerin koruyucu Tanrısı olarak da görülür. Yeraltının veya cehennemin koruyucusu1 olarak da söylenir.
Azerbaycan Türkçesinde "andıra kalmak", Anadolu halk dilindeki "ender kalmak" deyimleri beddua amaçlı olarak "kahrolsun" ve "lânet olsun" anlamlarında kullanılır.
Azerbaycan dilinde, mecâzî olarak kara ve çirkin manasında kullanılan, "enter" sözünün kökeni de yine "Andır" ile bağlantılıdır.
ARSAN DOLAY
Türk ve Yakut mitolojisinde açgözlülük tanrısı. Dulay Han veya Doğulay Han olarak da bilinir. Sınırsız servete sahiptir. Kötü ruhların bir kısmının önderi konumundadır. Boynuzlu ve sakallıdır. Gölgesi yoktur. Karısı ve yedi oğlu vardır.
Şeytâni güçlerle bağlantısının bir simgesi olarak, boynuzlu ve sakallı düşünülen ve hesapsız servete sâhip olan Arsan Dolay Han, yeraltı dünyasının en derin katında yaşayan bir varlıktır. Kendisinin dikkatinin çekilmesinden korkulduğu için adının söylenmesinden sakınılır.1 Oğullarından her biri, bir kötü ruh takımının başında bulunur. Bu ruhlar insanlara çeşitli acılar yaşatırlar. Bu acılardan korunmak için, onlara kanlı hayvan kurban verilmesi gerekir.
UTKAÇI HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Kurban Tanrısı. Utkuçı da denir. Kurbanları Ülgen’e iletir. Gökyüzünde yaşar. Ülgen’e en yakın tanrıdır. Şamanlar trans halindeyken getirdiği kurbanı alarak Ülgen’e götürür. Çünkü şaman en fazla Altınkazık (Kutup) Yıldızına kadar ulaşabilir. Geri dönen Şaman’a ise kaz (olasılıkla düşünsel ilham) hediye eder. Şaman bu kaza binerek geri döner.
AK ATA
Türk, Tatar, Altay, Yakut, Çuvaş mitolojilerinde Deniz Tanrısı. Değişik Türk dillerinde Ağ Ata, Ürüng Ede, Şura (Sura, Sor) Ede olarak da bilinir. Moğollar ise Sagan (Sagağan, Saj) Ecege olarak anarlar.
Dünya’nın diğer ucunda yer alan kutsal okyanusta yâni Akdeniz’de yaşar. Demir Yaylı olarak betimlenir. Demir Yay gücü simgeler. Balık kılığına girebilir. Su ezeli başlangıcı ve yaratıcı karmaşıklığı simgeler. Dünyanın yaratılışı doğrudan su ile bağlantılıdır. Ayrıca insan vücûdunun ve dünyanın dörtte üçü sudur. Denizler sonsuzluğu ve Tanrısal kapsayıcılığı sembolize eder. Kısır kadınlar mağaralarda duvarlardan damlayan suları içtiklerinde ve nisan yağmurlarını bir kapta biriktirip içtiklerinde çocuk sahibi olacaklarına inanırlar.
Suyun şekilsiz ve yapısız oluşu onu bir madde olarak algılamaktan ziyade kut kavramı ile ilişkilendirilmesine sebep olmuştur. Aynı şekilsizlik ve enerji olarak algılama durumu ateş için de geçerlidir. Su bir sınırdır, burada uygarlık biter; ötesi farklı bir algıya açıktır. Yüzeyi ayna gibi ters görüntü verir. Ruh da su gibi akışkan ve biçimsizdir.
Sulardaki varlıklar yaşlanmazlar hastalanmaz ve çirkinleşmezler.
BEKENBEY
Türk mitolojisinde Adâlet Tanrısı. Yeryüzünde adaleti sağlar. Adil insanları korur. Yarganlar (yargıçlar) doğru kararlar verebilmek için kendisinden yardım isterler.
Elinde sivri dişleri olan büyük bir topuzu vardır. Bu topuzla adaleti çiğneyenleri cezalandırır. Adâlet toplumun en önemli unsurlarından biridir ve Türk tarihinde kağanları, padişahları hiç korkmadan adilce yargılayan, hattâ cezalar veren yargıçların bulunduğu anlatılır.
Osmanlı tarihiyle ilgili olarak anlatılan bir kıssada, bir sultanı yargılayan yargıcın “Verdiğim cezayı kabul etmeseydi bununla kafana vuracaktım” diyerek arkasında sakladığı topuzunu göstermesi de konuyla ilgili olabilir.
Topuz, adaleti simgeleyen bir nesnedir. Fakat bu adaleti tesis etmek için gerektiğinde zor kullanılcağını vurgular.
Adâlet arzusu insanın var olduğu her yerde mevcuttur ve insanoğlunun düzen isteğiyle, hakkı yenildiğinde hissettiği öç alma duygusunun varlığı nedeniyle ortaya çıkmıştır.
İRLE HAN
Türk ve Altay mitolojisinde Ölüler Tanrısı. Yeraltında yaşar. Yeraltındaki evi kırk köşelidir. Evinin önündeki dokuz çam ağacına dokuz oğlu atlarını bağlar. Bazen Erlik Han ile aynı Tanrı olarak düşünülür. Kendisine konur renkli bir atla konur renkli bir inek kurban edilir.
İrle Han'ın Kızı
Altay inancına göre kötü ruhlar daima yeraltında yaşarlar ve yeryüzüne ise ancak siyah bir tilki olarak çıkabilirler. Bu kötü ruhların en ünlüsü de İrle Han'ın kızıdır. Bu kız, avcı ve savaşçıları peşine takarak onları çeşitli felaketlere sürükleyen şeytâni bir varlıktır. Avcılar saatlerce av peşinde koşup yorulurlar ve sonunda kendileri avlanırlar. Çoğu kez yanlışlıkla arkadaşlarını bile vururlar ya da bir uçurumdan aşağıya yuvarlanırlar.
SON
Mitoloji serime bundan sonra Türk mitolojisindeki yaratıklar ile devam edeceğim. Devamında ise destanların üzerinde duracağım. Destanlar serisini Türk kahramanları takip edecek. Serinin devamında ise Türk Mitolojisindeki kadın tanrıça ve kahramanları ele alacağım.
|