20 Haziran 2021, 03:01 | #1 |
Dersu Uzala
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Yönetmen Akira Kurosawa Senarist Akira Kurosawa Yuri Nagibin Oyuncular Maksim Munzuk Yuri Solomin Svetlana Danilchenko Daniil Netrebin Dmitri Nazarov Tür Dram Yapım 144dk. Rusya - Japonya, 1975 Kızıl Ordu’ya mensup bir grup asker, harita çalışmaları için Rusya’nın en doğusuna kadar bir yolculuğa çıkarlar. Yolculukları sırasında karşılarına ormanın derinliklerinden gelen ve doğada yaşayan bir adam çıkar, Dersu Uzala. Bu karşılaşmayla başlayan olay örgüsü Kurosava’nın filminin içeriğini oluşturuyor. Vladimir Arseniev isimli bir Rus seyyahın anılarından derlenen film Sovyet yapımı olmakla beraber yönetmen Akira Kurosava bir Japon. Japon bir yönetmenin Sovyet sinemasıyla buluşması, ilk duyduğumuzda ilginç gelse de bu birlikteliği yaratanın Kurusova’nın ülkesinde film çekecek maddi gücü bulamayışı, hatta bu sebeple intihara kalkıştığı ve Sovyetlerin kendisine yaptığı teklif üzerine Rus Sinemasına giriş yapmasıdır. Bunu söylemek her ne kadar çok doğru olmasa da yönetmen iyi ki Japonya’da film yapabilecek olanaklara ulaşamamış. Eğer ulaşmış olsaydı, biz de o döneme damgasını vurmuş olan böyle bir eserden mahrum kalmış olabilirdik. Filmi izlediğimizde konunun doğa ve insan ilişkisi üzerine oturtulduğunu görmekteyiz. Çevreci bir hassasiyete sahip olan film, insanın ait olduğu gerçek yerin doğa olduğu hakkında ve insanın bu ait olduğu yere verdiği tahribat hakkında mesajlar vermekte. Böyle bir filmi kuşkusuz ki çevreci bir odakla incelememiz gerek. Çevrecilik kavramını biraz daha spesifikleştirerek eko-merkezci ve insan-merkezci yaklaşımların çatışmasının ortaya çıkardığı anlayışla filmi daha doğru değerlendirebiliriz sanırım. Özü gereği insanın oluşturduğu topluluklarda biyolojik ve fiziksel bileşenler var olmak zorundadır. Ancak moderniteyle birlikte, modernleşen insan toplulukları bu biyolojik ve fiziksel bileşenlerin yerini toplumsal bileşenlere bırakmaya başladı. Filmde Dersu Uzala hayatında toplumsal bileşenler yerine biyolojik-fiziksel bileşenlere yer veren ve eko-merkezci yaşamı temsil eden bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. İnsan-merkezci yaklaşım, insanın doğaya hakim olduğu, daha doğrusu insanın doğadan ayrı bir varlık olduğu düşüncesine sahiptir. Eko-merkezci yaklaşım ise, insanın doğadan ayrı bir varlık olamayacağı ve insanın da doğanın bir parçası olduğu düşüncesine sahiptir. Filmde gördüğümüz askerler de insan-merkezci yaklaşımı temsil eden kişiler olarak karşımıza çıkıyor. Bu noktayı filmin yirminci dakikalarında, ormanda buldukları baraka sahnesinden daha iyi anlayabiliriz. Dersu ve askerler ormanın ortasında terk edilmiş bir baraka bulurlar. Orayı inceledikten sonra ayrılacaklardır. Dersu ayrılmadan önce barakaya pirinç, tuz ve kibrit bırakmasını komutandan rica eder. Komutan ve askerler bunu neden istediğine anlam veremez. Daha sonra Dersu oraya başkalarının da yolunun düşebileceğini, şayet ki düşerse aç ve soğukta kalmamaları için bunu istediğini söyler. Bunun karşısında askerler ve komutan şaşırır. Çünkü insan-merkezci yaklaşım yalnızca insanlığı düşünür, kendisi için yaşar, kendisi için çalışır. Ekolojiyi bir bütün olarak ele almaz. Daha sonra komutan Dersu’nun dediklerinin yapılması için emir verir ve oradan ayrılırlar. Eko-merkezci yaklaşımın, insanın da ekolojinin bir parçası olduğu anlayışını filmin birçok sahnesinde karşımıza çıkmakta. Dersu ateşte kaynayan suyla konuştuğunda askerler ona “seni duyan da her şeyi canlı sanacak” der. Bunun üzerine Dersu öyle olduğunu söyler ve suyu, ateşi, havayı nasıl duyamadıklarını sorar. Yalnızca insanın değil, tüm doğanın ruhu olduğunu ve insan ruhunun da bunun bir parçası olduğunu vurgular. Ayrıca karakterimizin, ateşin başında yalnız oturup şarkı söylediği sahnede, doğayla nasıl bütünleştiği tasvir edilmiş. Kendisi şarkı söylerken duraksadığında kurt ulumaya başlıyor. Ortamdaki ağaçlar, ateş, rüzgar, Dersu’nun şarkısı, kurt uluması, adeta her şey bir döngüye giriyor, tek bir bütünün döngüsüne.Askerlerin artık ormandan ayrılacağı sahnede ise komutan Dersu’ya kendileriyle birlikte şehre gelmesini teklif ediyor. Dersu bunu reddederek kendisinin ait olduğu yerin doğa olduğunu söylüyor. Buna karşılık komutan ona biraz erzak ve para bırakacaklarını söylüyor. Dersu ise erzağı kabul edeceğini, ancak parayı istemediğini söylüyor ve doğada paranın geçmediğini ima ediyor.Filmin başlangıç sahnesini ise yazımızın sonuna getiriyoruz. Açılışta film boyunca izleyeceğimiz komutanın insanlarla dolu olan, ağaçların kesildiği yeni bir yerleşim birimine geldiğini görüyoruz. Komutan bir adama, burada mezar aradığını söylüyor. Buralarda önceden büyük sedir ağaçlarının, köknar ağaçlarının olduğunu söylüyor. Adam ise onların artık kesildiğini söylüyor. Daha sonra çerçevede kesilmiş olan, boylu boyunca uzanmış ağaçları görüyoruz. Karakterimizin yürümesiyle hareket eden kameranın çerçevesine bu kez de parçalanmış, küçük küçük dilimlenmiş ağaç parçacıklarından bir yığın giriyor. Karakter bu yığının başında bir süre bekliyor. Bu sahnede ağaçların kesilip yerlerde uzanmasıyla Dersu’nun ölümüne bir ironi yapılıyor, doğanın da öldüğü kastedilerek bu ağaçların artık mezar olduğu anlatılıyor. 1975 yapımı “Dersu Uzula”, uzun olmasına rağmen çok akıcı ve seyirciyi sıkmayan bir üsluba sahip. Moskova Şenliği’nde büyük ödül ve en iyi yabancı film dalında Oscar kazanan film, izleyicide doğayla bütün olma dürtüsünü uyandırırken insanlığın kendi yaşam alanına verdiği tahribata da göndermede bulunuyor. Yazıyı bitirirken filmin verdiği mesajı dillendirip, insanın doğanın efendisi değil bir parçası olduğunu söylüyor, tekrar doğanın bir parçası olarak yaşamanın mümkün olmasını ümit ediyor ve bu filmi herkesin izlemesini tavsiye ediyoruz. Alıntı
________________
Düştüğüm her kuyudan mücadele ederek çıkmayı çocukken öğrendim. "Aslolan hayattır, hayat da BEŞİKTAŞ" [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
|
|
|
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 ziyaretçi) | |
|
|