|
Osmanlıda Şenlikler.
Kuruluşunun 700. yılını kutladığımız Osmanlı İmparatorluğu, yaklaşık 500 yıl boyunca dünyanın en büyük imparatorluklarından biri olmuştu. Orta Asya üzerinden Anadolu’ya gelen Türklerin Kayı boyu, 1299’da Osman Bey yönetiminde Anadolu’da küçük bir kasaba olan Söğüt’e yerleşmişti. Zaman içinde sınırlarını tüm Anadolu’dan Avrupa’nın ortalarına ve tüm Akdeniz’e kadar genişleten bu boydan, bir imparatorluk yaratılmıştı. Köklerini asla unutmayan Osmanlılarda sosyal hayat, Orta Asya geleneklerinin yanında İslamiyet’ten kaynaklanan kapalı bir toplum yapısına uygun yaşanıyordu. Bu kapalılık, ancak çeşitli olaylara bağlı olarak yaşanan şenlikler sırasında dışa açılabiliyordu.
Osmanlı’da şenlikler sırasında kadınlar serbestçe sokağa çıkabilir, halk kısa süreli de olsa Doğu’nun kapalı toplum yapısından kaynaklanan kültür düzeninin baskılarından kurtulur, geçici bir süre için dizginlerinden boşalır, büyük bir enerji tüketimi yaşardı. Toplumun psikolojisini dikkate alan devlet yönetimi, dinî bayramlar dışında da sık sık çeşitli olayları bahane ederek şenlikler hazırlatırdı.Dinî şenlikler, iki bayram, mevlid kandili, Hırka-i Şerif’in (Peygamberin hırkası) Ramazan ayında sergilenmesi ve Sürre alayının (her yıl hac zamanı Padişah tarafından Mekke’ye yollanan armağanları götüren askeri kıta) yola çıkışıdır.
Devlet üst düzeyinin yaşadığı sevinçli olaylar, sultanın tahta çıkması, sultanın çocuklarının doğumu, sarayda evlenme, bir zaferin kutlanması, Valide Sultan’ın eski saraya alayla gidişi, şehzadelerin sünneti, şehzadelerin eğitime başlamaları gibi olaylar için de sivil şenlikler düzenlenirdi. Bazen ülkeye gelen yabancı elçiler onuruna da şenlikler organize edilir, imparatorluğun görkemi yabancı konuklara yansıtılırdı.Osmanlı’da şenliklere “donanma” adı verilmekteydi. Günlerce sürebilen donanmalar sırasında özellikle Başkent İstanbul’da, deniz üstünde pek çok gösteri hazırlanır, maketler boğazda yüzdürülür, kalelerin fethi temsilî olarak canlandırılır, havai fişekler atılır, bütün şehir ışıklandırılır, meşaleler, mumlar, kandiller kente renk katardı.
En parlak, önemli donanmalar, şehzadelerin sünneti sırasında yapılırdı. Osmanlı’da belli bir tarihten sonra padişahlar resmi olarak evlenmedikleri için sünnetler çifte düğün yerine geçer, şehzade hayatının en önemli töreni olarak kabul edilirdi. Yalnız Osmanlı tarihinde değil, tüm ülkelerin tarihinde de eşine rastlanılmayan en görkemli şenlik 1582’de III. Murad’ın şehzadesi III. Mehmed’in sünneti için düzenlenen şenliktir. 55 gün ve gece süren bu şenliğin zenginliği, yapılan gösteriler uzun süre konuşulmuştur.Şehzade sünnetlerinin bir başka özelliği de halktan pek çok çocuğun sünnetinin aynı anda yapılmasıdır. 1675’de Sultan IV. Mehmed, Edirne’de oğlu Mustafa ile Bayezıt için hazırlattığı şenlikte de yüzlerce çocuk sünnet edilmiş, onbeş gün süren eğlencelerin hemen ardından, saraydan beş soylu kız evlendirilmiştir. Bu şenlikler ayrıntılarla çeşitli el yazmalarında anlatılmış, Nakkaş Osman ve Levnî gibi sanatçılar tarafından minyatürlerle belgelenmiştir.
En önemli şenliklere neden olan sünnetler, kızlar ağasının şehzadenin sünnet çağına eriştiğini padişaha bildirmesiyle başlardı. Padişah, sünnet düğünün süresini ve ayrıntılarını konuşmak için Harem’e gider, bu arada Harem süslenir, cariyeler kanun çalarlardı. Padişah geceyi haremde geçirir; Haseki Sultan’la düğün hakkında görüşür; harem ağalarının görüşleri alınırdı. Haber, haremdekilere, Bab-ı Ali divanına, İstanbul’a ve tüm imparatorluğa duyurulur, ertesi gün haremde ilk hazırlıklar başlardı. Haseki Sultan, Şehzade ve harem kadınlarına armağanlar dağıtılır, o gece saray bahçesinde Çin usulü fener alayı düzenlenir; cariyeler gözalıcı giysilerle dans ederek, cüceler ve hokkabazlar da çeşitli numaralarla padişahı eğlendirirlerdi. Daha sonra halkın ve yabancı konukların katılacağı ve günlerce sürecek şölen ve şenliklere geçilirdi.Önce şenliğin yeri belirlenir, genellikle Topkapı Sarayı merkez alınarak, At Meydanı, İncili Köşk, Yalı Köşkü, Alay Köşkü, Aynalıkavak, Dolmabahçe ve Kağıthane önlerinde şenlik hazırlıklarına başlanırdı. Şenliğin yapılacağı yerde saray erkanı ve yabancı konuklar için pavyonlar hazırlanır, rengarenk çadırlar kurulur, kadınlar için tahtadan cumbalı bölmeler yapılırdı. Şenlik yerlerine atlı karıncalar, salıncaklar, dönme dolaplar, tahtırevanlar, dev kuklalar, ip cambazları, süslü arabalar getirilirdi.Yenilikler belirli bir düzen içerisinde, her türlü önlem inceden inceye düşünülerek ve iş bölümü yapılarak hazırlanırdı. Şenlik süresince tüm kentte dükkanlar süslenir, gece gündüz açık tutulur, her türlü oyun ve eğlencenin yanında içki içmek serbest bırakılırdı. Bu arada kolcular her yerde görev yapıp kargaşa, kavga, hırsızlık ve öldürmeleri önler, eğlenenlere karışmazlardı.Şenlikler sırasında verilen şölenlerle halka sürekli olarak yemek sunulurdu. At Meydanı’ndaki şölenlerde borular ve davullarla yemeğe başlanılacağı haberi verilir; acıkmış halk, tulumcular tarafından sıraya sokularak şölene başlanılırdı. Başlıca yemekler, pirinç pilavı, kızarmış koyun eti ve muhallebiydi. Sıcakta susayanlara şerbet dağıtılırdı. Padişah ve konukları için ayrı köşkler, çadırlar kurulurdu. Ayrıca yeniçeriler, denizciler, kadılar, mollalar gibi çeşitli kesimler için ayrı ayrı şölenler verilirdi. Bu şölenlere Müslüman, Rum, Ermeni ve Katolik okulları da davet edilirdi.
Şenlikler, padişahın şenlik yerine gelişiyle sabah başlar, öğleye kadar yüksek devlet görevlilerini kabulüyle devam ederdi. Öğleyin verilen şölenin ardından, cirit karşılaşması ve çeşitli meslek kuruluşlarının geçiş alayı düzenlenirdi. Çiftçiler, değirmenciler, fırıncılar, kasaplar, kebabçılar, bakkallar, şekerciler, manavlar, mumcular, berberler, mimarlar, ayakkabıcılar, kavuk yapımcıları, kalem yapımcıları, ok ve yay yapımcıları, kılıç yapımcıları, nalbantlar, kürkçüler, aynacılar, keçeciler, ipekçiler, terziler, yorgancılar, altın işleyenler, at koşumu yapımcıları, Bit Pazarı ve Mısır Çarşısı esnafı gibi sayısız küçük meslek kuruluşu ellerinde ürünleriyle ya da şekerden yapılmış meyva ve bitkilerle süslenmiş dev nahıl ve maketlerle geçer, geçiş sırasında meslekleriyle ilgili gösteriler yaparlardı. Oldukça yoğun bir program hazırlandığından, günlerce süren geçitler ve gösteriler, halkın ve yabancıların sokağa dökülmesine yol açardı. Çengiler, cambazlar, gözbağcılar, akrobatlar, ateşbazlar, çemberbazlar geçit alaylarından önce ya da sonra halkı eğlendirirlerdi. Gece eğlenceleri ise, çok daha görkemli yaşanırdı. Haliç’te su üstünde arabalar, zaman zaman ejder, timsah maketleri yürütülür, ipte köçekler dans eder, akrobatlar gösteriler düzenlerlerdi. Boğaz’ın her iki yakasında bütün evler aydınlatılır, deniz kenarından havai fişekler atılırdı. Denizde donanmaya ait gemiler, maketten kaleler yüzdürülür, evlerin önüne gelince uzun bir süre durup içindeki oyuncuların dansıyla ev halkı coşturulurdu. Suya yansıyan ışıkların seyrine doyum olmazdı. Kandillerle hazırlanan mahyalar, iplere geçirilerek direkler arasına gerilir, bunlarla yazılar oluşturulur, bazen dönerli bir sistemle hareket ettirilerek yanardı.Bütün bu törenlerin ardından yabancı konuklar, vezirler ve halk tarafından oldukça değerli armağanlar sunulur, yapılan masraflardan çok daha fazlası saraya tekrar geri gelirdi (bu armağanlar, bugün Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergilenmektedir). En son olarak şenliğe katılanlara hil’at verilir, çadırlar sökülür, sultan ve şehzadeler saraya dönerlerdi.
Sünnet dışında, padişahın kızlarının evlenmeleri, tahta çıkışlar, cülus dağıtma (tahta çıkan sultanın askerlerine para dağıtması), zafer kutlamaları nedenleriyle hazırlanan şenlikler de, daha kısa süreli olmakla birlikte, insanların durağan yaşantılarına hareket getirir, geniş kalabalıkların eğlenmesine vesile olurdu.
Alıntı.
|